Ermenistanlı Siranuş ve birlikte yaşama hayalimiz - Gündem
28 Mart 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4516 / Ամիս : Արեգ / Օր : Սիմ / Ժամ : Թաղանթեալ

Gündem :

27 Kasım 2020  

Ermenistanlı Siranuş ve birlikte yaşama hayalimiz -

Ermenistanlı Siranuş ve birlikte yaşama hayalimiz Ermenistanlı Siranuş ve birlikte yaşama hayalimiz

Yerevan Üniversitesi tarih bölümü mezunu 50’li yaşlarda Ermenistanlı bir kadın Siranuş.

Çalışmaya geldiği İstanbul’da masa başı bir iş bulamamış, toz bezi ile 20 yıl mesai arkadaşlığı sonrasında yıllar önce, Yerevan’a dönme kararı alan bir kadın...

Bugün Siranuş’un telefonu ile uyandım. Çaresiz insana ait o sesi, o konuşma şeklini, o paniği iyi tanıyorum ben.

Siranuş kim, tabii oradan başlamak lazım.

Yerevan Üniversitesi tarih bölümü mezunu 50’li yaşlarda Ermenistanlı bir kadın Siranuş. Çalışmaya geldiği İstanbul’da masa başı bir iş bulamamış, toz bezi ile 20 yıl mesai arkadaşlığı sonrasında yıllar önce, Yerevan’a dönme kararı alan bir kadın…

Türkiye’nin büyük çoğunluğu “Siranuşları” 2000 yılında DYP lideri Tansu Çiller’in, ABD’de tartışılan Ermeni soykırımı döneminde tanıdı. Çiller, “Bu iddialara tepki olarak hükümetin 30 bin ‘yasa dışı Ermenistanlı işçiyi’ sınır dışı etmesi gerekir” demişti o günlerde…

“Siranuşlar”, SSCB’nin dağılmasının ardından Ermenistan’da yaşanan ekonomik istikrarsızlık ve işsizlik, 1988 depreminin ülkeye getirdiği olumsuz etki, Karabağ sorunu sonucu Azerbaycan ve Türkiye ile kapanan sınırlar ve ekonomik ambargonun yarattığı sancılı süreçte, yurt dışına kendilerini atmak zorunda olan kadınlardı…

Sınırların kapalı olmasına rağmen Türkiye’ye olan ulaşım kolaylığı ve ucuzluğu, Türkiye’deki vize rejimi, sonraki yıllarda “kıdemli Ermenistanlıların” yeni gelenlere konaklama ve iş bulma konusundaki yardımları, yerleşik Ermeni cemaatinin Ermenistanlı işçiler için potansiyel işveren olmaları, bu kadınları Türkiye’ye iten başlıca faktörler oldu.

Türkiye’deki Ermenistanlıların hala yüzde 90-95’i kadın. Çoğu ev işleri olmak üzere, hasta bakıcılık ve Rusça bilmenin verdiği avantajla tekstil dükkanlarında tezgâhtar olarak çalışıyorlar. Erkekler yok denecek kadar az, olanlar ise kuyumculuk ya da ayakkabıcılık yapmakta. 300’e yakın Ermenistanlı çocuğun Türkiye’de doğduğu biliniyor.

Her işçinin hikâyesi diğerininkinden farklı da olsa da genelde 50 dolar karşılığında aldıkları otobüs biletleriyle Tiflis-Batum-Trabzon üzerinden İstanbul’a varan kadınlar, Gürcistan-Türkiye sınırından bir aylık vizeyle giriş yaptılar. İstanbul’a vardıklarında bazılarının işleri hazır ve hiç zaman kaybetmeden çalışacakları ailenin yanına gittiler ya da gündelikçi olarak çalışacaklar ise Kumkapı’da ev kiralayan arkadaşlarının bir odasını kiraladılar.

“Siranuşlar” sadece Ermenistanlı değil aslında, İstanbul’da Azerbaycanlı, Gürcistanlı, Kazakistanlı, Moldovalı olmak üzere çok “Siranuş” var hatta çocukları var…

Başlarda kimlik alamayan, eğitim hakkından yararlanamayan bu çocuklara AKP geçen yıllarda bir yol açtı, onlara devlet okullarında misafir öğrenci statüsü sunuldu, Kumkapı’da bu çocuklar için kurulan Hrant Dink’in adını taşıyan okula göz yumuldu.

Bu yıl Eylül sonunda başlayan ve bugün sona erdiğini düşündüğümüz Karabağ savaşı günlerinde, Ermenistanlı göçmenler İstanbul’da çok zorlandı. Bir ay içinde imzalanan 3 ateşkese rağmen durmayan saldırıların yanı sıra, Türkiye’de, Türkiye vatandaşı Ermenilere ve Ermenistanlılara yönelen nefret suçları arttı.

Ermenilere yönelen nefret dili herkesi tedirgin etti. İnsanlar korktu, nefes alamaz hala geldi. Ülkenin vatandaşı olan Ermeniler bu zorlu süreçte sağlam durmayı başarmaya çalışırken, hiçbir hukuki statüleri bulunmayan, evlerinin önünden Azerbaycan bayrakları ve sloganları ile geçilen Ermenistanlılardan yaklaşık 200’ü Türkiye’yi terketmeyi seçti.

Zor şartlar altında Ermenistan’dan Türkiye’ye helen Ermeniler, bu kez daha zor şartlarda köylerinin evlerinin yolunu tuttu. 20 yıllık emeklerini, umutlarını bırakarak bu sefer. Bugüne kadar “Ermenistanlı kaçak işçi” konusu Türkiye’de sadece yabancı parlamentolarda geçen soykırım tasarıları zamanında hatırlandı ve bir “koz” olarak kullanıldı.

Özellikle Ankara’da 2005-2009 yıllarında yaptığım araştırmalar döneminde, birçok bürokratla bu konuyu konuştum, sayının menşeini sordum. Bu 100 bin sayısını telaffuz edenler hiçbir kaynak, rapor, hatta çetele bile sunamadı. Şaşırtıcıdır bazıları samimiyetle “Siz bu konuya kafa yormuşsunuz, kurcalamışsınız, sizce kaçtır?” dediler.

Devletin bu sayıyı bilmediğini anlayarak, Türkiye’ye giriş ve çıkış yapan Ermenistan vatandaşları sayıları üzerinden bir rakam bulmaya çalıştık, sayı 2014’de 7 bini geçmiyordu. Zaten ilk günden bu yana telaffuz edilen 40-60 bin rakamlarının da çıkış noktası; Ermeni azınlık ve Ermenistanlı kavramlarının birbirine karıştırılıyor olmasından dolayı doğmuştu. 40 ile başlayıp 100 bine kadar gelinen sayının 10 bini geçmediği kesin.

Bu kadar sorunlu bir göçmen politikası olan bir ülkenin ezeli ve ebedi düşmanı olarak gördüğü Ermeni göçmenler konusunda ahlaklı ve insancıl bir politika geliştirmesini beklemek naiflik. Ama güç durumdaki bu Ermenistanlı kadınların siyasi koz olarak kullanılması da hiç ahlaki değil.

Çiller’in 2000 yılındaki tehditlerinden sonra, 2005 yılında ise Dışişleri Bakanı Gül, Ermenistanlıların sayısının 40 bin olduğunu ve bunun Türkiye’nin iyi niyetinin bir göstergesi olduğunu belirtmişti.

2006 yılında AKP Milletvekili Yakış ile CHP milletvekilleri Elekdağ ve Öymen, bu tip yasa tasarılarının yasalaşmasının önlenmesi için, 40 bin Ermenistanlının sınır dışı edilmesinin doğru olacağını gündeme getirdi.

2007’de Yakış, teklifi tekrar gündeme getirip sayıyı 70 bin olarak telaffuz etti. Soykırımın 100. Yıl dönümüne yaklaşırken, 2010’da Başbakan Erdoğan’ın “Ülkemde, 170 bin Ermeni var; 70 bini benim vatandaşımdır. Ama 100 binini ülkemizde idare ediyoruz, yarın, gerekirse bu 100 binine hadi siz de memleketinize diyeceğim” dedi. Bu çıkış “Ermenistanlıları kovarız” tehdidinin Türkiye’de en üst makamdan söylenmesiydi.

Erdoğan’ın açıklaması o dönem Ermenistan dış siyaseti ve Türkiye azınlık politikasından tutun da göçmen siyasetine kadar her anlamda çok sorunluydu. Ama asıl soru şuydu, Osmanlı’dan, Cumhuriyet Türkiyesine uzanan tarihte ülkenin “asli unsuru ve vatandaşı” olan Ermeniler, kaçak iş gücünü tehdit eden bir söylemin içine neden katılmıştı? Bu, belki de içerideki Ermenilere de aba altından sopa göstermek, ayağınızı denk alın demekti. 2010’dan sonra, ara ara yine, kovarız, atarız sözleri gerekli bulunduğunda telaffuz edildi.

Madem konuya açıklık getirdik artık Siranuş’un telefonuna gelebiliriz. Siranuş geçen yıllarda Yerevan’a döndü ama bugün bir çok arkadaşı Türkiye’yi terketmiş Ermenistanlı kadınlardan. Kadınlar son bir aydır işsiz. Ne yapacaklarını, nerede yaşayacaklarını, faturalarını nasıl ödeyeceklerini, hatta nasıl bu kış nasıl ısınacaklarını, ne yiyeceklerini bilmiyor…

Hayatları Türkiye’de çalışırken parlak mıydı, değildi. Mutlu muydular, değildiler ama karınları doyuyordu. Yıllar önce Agos gazetesi için Siranuş işe bir söyleşi yapmıştım. 20 yıl İstanbul’da çalışan ve aslında bir öğretmen olan kadın, sorunlarını, hayal kırıklarını anlatmış, hatta “Türklerin evlerinde çalışmak benim için Ermenilerin evinde çalışmaktan daha iyi. Ermeniler çok hakir gördüler bizim gibileri” demişti.

“Sonuçta neyi savunacaksınız? Elimde yer bezi, yerleri siliyorum. Bana ‘salak, hırsız, görmemiş’ muamelesi yapan Ermeni kadına, “Ben senden daha zekiyim, başarılıyım, üç dil biliyorum, üniversite mezunuyum, hâlâ haftada iki kitap okuyorum” diyebilir misin? Senin elinde bez var, onun elinde senin gündeliğin. Maç çoktan bitmiş…” cümlesi uzun zaman aklımdan çıkmamıştı…

Siranuş, Yerevan’da tekrar bir hayat kurdu kendine, şimdi arkadaşlarına yardım etmek istiyor. Çalışacakları evler arıyor, benden beklediği arkadaşça, kardeşçe, kadınca bir yardım sadece.

Tabi ki elimden geleni hatta fazlasını yapacağım ama içimi burkan sadece bu kadınların durumu değil… Ermeniler, Türkler, Azerbaycanlılar olarak birlikte yaşama hayalimizin gittikçe zayıflaması üzüyor en çok beni. Bu hayalden vazgeçmeyeceğiz, ama gerçekler hayallerimizi çok güçsüzleştiriyor…

Alin Ozinian






Bu haber kronos34 kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı (kronos34) ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(kronos34). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
Etiketler : alinozinian
+