Anonim : Bugün futbol ne denli popülerse, 20. yüzyılın başında İstanbul`da atletizm o denli yaygındı
29 Mart 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4516 / Ամիս : Արեգ / Օր : Վարագ / Ժամ : Հրակաթն

Anonim : Bugün futbol ne denli popülerse, 20. yüzyılın başında İstanbul`da atletizm o denli yaygındı

Anonim

Anonim Tüm yazılarını göster..

13 Kasım 2020  

Bugün futbol ne denli popülerse, 20. yüzyılın başında İstanbul`da atletizm o denli yaygındı



Osmanlı döneminde henüz hiçbir jimnastik kulübünün varolmadığı zamanlarda, toplum doğal olarak spor kavramın dan da bihaberdi. Tarihçiler İstan­bul'un meşhur tulumbacılarını o dönemin en ünlü sporcuları olarak kaydetmişler, yangına koşan grupların atletizmin temelini attığını vurgula­mışlardır. Nitekim yangına ilk yetişen itfaiye takımı neredeyse lstanbul çapında isim yapıyordu. Tulumbacıların yanı sıra Galata Köprüsü'nden Boğaz'a giden gemileri koşarak izle­yen gazete dağıtıcılarının da sonrala­rı bazı uluslararası maratonlarda Türkiye'yi temsil ettikleri bilinmek­tedir.

Vahram Papazyan'ın hikâyesi bu durumun en belirgin örneği. Istanbul'un ilk atletizm ve jimnas­tik kulübü olan "Raffi", Mıgır Mıgıryan tarafından 1907'de Üsküdar'da kuruldu. Türkiye'ye jimnastiği getiren Selim Sırrı Tarcan bu tarihte he­nüz İsveç'te eğitim görmekteydi. "Dork" ( 1908-1912) atletizm kulübu ise Ermeniler'den kurulu ilk futbol takımı olarak biliniyor. Bu yıllarda ­Arak, Sasun, Ardavazt, Didan ve Ardziv adlı büyüklü, küçüklü kulüpler kurulmuştur. Selim Sırrı Tarcan 12 Mayıs 1916`da Türkiye'de ilk jim­nastik müsabakalarını düzenlediğin­de, Ermeniler'in kulüpleri yurtdışından davet ettikleri sporcularla sayısız mini olimpiyatlar düzenlemişlerdi bi­le. Bunlardan ilki 1911'de gerçekleşmiştir.

Vahram Papazyan efsanesi
Türk spor tarihinden bahseden an­siklopedik kaynakların hemen hepsinde, Vahram Papazyan'ın adı ve önemi kaydedilmiştir. 1912 Olimpiyat Oyunları'na kendi parasıyla gidip Türkiye'yi temsil e­den atlet her sabah koşarak Be­bek'ten Cağaloğlu'na gider, gazetele­ri alıp yine koşarak Bebek'e döner, gazeteleri babasının dükkanına bıra­kır ve öğrenimini yaptığı Robert Ko­lej'e koşardı. Gazetelerde Stock­holm'de yapılacak Olimpiyat Oyun­ları'na katılmak üzere heveskar genç­lerin arandığını yazan bir ilan görün­ce kendisine güvenip Olimpiyat Oyunları'nın kurucusu Baron Pierre de Coubertin'in şahsi temsilcisi olan Selim Sırrı Tarcan'a başvurdu. İstan­bullu Ermeniler'in Ardavazt Kulübü tarafından düzenlenen bir müsame­rede toplanan parayı, cep harçlığından biriktirdiği paraya ekleyip İs­veç'e gitti. Olimpiyatlara Türkiye'yi temsilen `komple atlet' olarak Mıgır Mıgıryan da katıldı. Papazyan katıla­cak ülkelerin bayrakları arasında Türk bayrağını görmeyince, olayı Türk Sefareti vasıtasıyla protesto et­ti: "Türk bayrağı çekilmezse koş­mam." Organizasyon komitesince Türk bayrakları temin edilip stada ve sokaklara diğer ülkelerin bayrakları yanına çekildi. Sefirenin kendi eliyle kırmızı atlet üzerine diktiği ay yıldız ile yarışlara katıldı. 1.500 metre yarı­şının son metrelerine kadar koşuyu önde götürdü, aşırı heyecandan ötü­rü fenalaşıp bayıldığından dereceye giremedi.

Papazyan 1922'de Kanada'ya yer­leşerek burada Ermeni Jimnastik Demeği'nin başına getirildi. 1912 Olimpiyat Oyunları'nda Türkiye'yi temsil eden atlet olmakla ömrünün sonuna kadar övünen Papazyan, sık sık Türkiye'ye geldi. 1970'li yıllara kadar bu gezileri sürdü, sonra kendi­sinden haber alınamadı.

Rupen Semerciyan
Aynı yıl Türkiye`de basketbolün sevilmesinde büyük pay sahibi olan Rupen Semerciyan isimli genç bir idealist, ilk basketbol milli takımını kuracak ve antrenörlüğünü üstlenecekti. 1930'lu yılların başında Beyoğlu Halkevi'nde gençleri basketbol sporu ile tanıştıran Rupen Semerciyan'ın özve­rili, gayretli çalışmaları sonucunda Türkiye Milli Spor Teşkilatı ilk basketbol milli takımının kurulması görevini kendisine verir. Ancak federasyonun bütçesi olmadığından ilk milli maç için Yunanistan takımını kendı aralarında topladıkları paralar ile Is­tanbul'a getirir, ağırlar ve 43-12 yene­rek geri gönderirler. Bu başarı netice­sinde Milli Takım 1936 Berlin Olimpiyatlarına katılmaya da hak kazanır. Rupen Semerciyan görevini 1935-­1938 yılları arasında sürdürür.

`20 Kura' Kurbanları
1941'de "20 Kura Askerlik" uygulanmasıyla Nor Şişli'nin yöneticileri e bazı sporcuları da askere çağrılınca, bu olay kulübün sonunu hazırlar Yöneticiler askerlik dönüşü ne kulup binasını, ne de tek servetleri olan kupalarını yerinde bulurlar.

Bu olaydan sonra sportif faaliyetlerin Ermeni cemaatinde derneklere kaydığını görüyoruz. İstanbullu Ermeniler için okul ve mezunlar derneği bir bütündür. Okullardan mezun olan gençler dernekler bünyesinde kurdukları takımlar ile karşılaşmalar yaptılar. Bunlardan en güçlüsü olan Esayan takımı, o zamanlar Taksim. Stadyumu Müdüriyeti tarafından düzenlenen ve gayri Müslim takımların katıldığı tur­nuvalarda boy gösteriyordu.

'20 Kura' bir kulübün sonunu , bir diğerinin ise doğumunu ha­zırladı. Türkiye Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü uygulamanın kaldırılmasından sonra gayri Müslim kulüplerin Türk kulüplerle birleşebileceğini açıkladı. Bu karar üzerine Galatasa­ray'dan ayrılan sporcu ve yöneticilerin kurduğu Ateş-Güneş ile Nor Şişli ve Esayanlıların Kale kulüpleri birleşerek "Tak­simspor" adını aldılar. 1941­- 1942 sezonunda Futbol Federas­yonu tarafından 1. lige dahil edilen Taksimpor ve Beyoğlu s­por, birer averaj takımı olmaktan ile­riye gidemediler. Nitekim önce Be­yoğlu, ardından Taksim peş peşe ikinci lige düştü.

Nubarig, Diranig, Tenekeci Garbis ve uzun süre yeşil sahalara hizmet e­den Varujan Arslanyan bu dönemin isim yapmış futbol asları arasında yer aldılar. Bugün hala varlığını sürdürmekte olan bir başka Ermeni kulübü olan Şişlispor ise Nor Şişli'nin eski yöne­ticileri ile Taksimspor`dan ayrılan bazı idareciler tarafından 1946'da kuruldu. Kulübün kurucuları olarak Krikor Misakyan, Parseğ Gevrekyan ve Ara Aginyan'ın adı geçmektedir.

Halter, boks, güreş, futbol, voley­bol ve basketbol dallarında mücade­le eden Şişli, atletizm, bisiklet ve masa tenisi dallarında da bireysel ba­şarılara ev sahipliği etti. Ancak mad­di imkansızlıklar ve insan kaynağı sorunu bu kulübümüzün de belini büktü. Şişli bugün sadece voleybol ve basketbol dallarında faaliyet gös­teriyor.

Türkiye'de sporun tarihi, bireysel başarıların da tarihidir. Kulüpler temelinde gösterdikleri başarılar ka­dar, Ermeniler kişisel ilgi ve gayretieri­ni amatör ruh ile yoğurarak çeşitli s­por dallarında kaydadeğer başarılara imza attılar.

Aşod Mamigonyan 1920'li yıllarda "Amilkar" marka otomobili ve "Nor­ton" marka motosikletiyle Türkiye ça­pında düzenlenen motokros yarışma­larına kendi imkânlarıyla katılıyor ve başarılı dereceler alıyordu. Mamigon­yan aynı zamanda Istanbul Motorize Emniyet Birliği'nde eğitmen olarak gö­revlendirilmiştir. Vahram Şirinyan te­niste 1925'den 1936'ya kadar Türki­ye şampiyonluklarında birinciliği kim­seye kaptırmadı. 1930'da Atina'da düzenlenen Uluslararası Tenis Şampi­yonası'nda çiftlerde Türkiye'yi Vahram Şirinyan-Sedat Berkoğlu temsil etti. Teniste ayrıca Hanri Yelyan dört yıl peş peşe Türkiye erkekler birincisi ol­du. Hrant Arevyan-Kris Uncuyan çifti de 1939'dan itibaren on yıl süreyle çiftlerde "Türkiye Şampiyonu" unvanı­nı korudular. 1966, 1960 ve 1972'de bu kez Vartan Tetikbaşı sahneye çı­kar. Istanbul ve Türkiye çapında aldığı başarılı neticelerin ödülü olarak, kendisine 1970'de "En lyi Türk Ra­ket" unvanı verildi.

Garbis Andonyan Nor Şişli forması ile 1932'de 1 dk. 40 sn dereceyle sırtüstü yüzmede Türkiye rekorunu kır­dı. Harutyun Artan 5.000 ve 10.000 metre koşularında Bükreş (1937), Belgrad (1938) ve Atina (1939) Bal­kan Olimpiyatları'nda, Zareh Kalpak­çıyan ise 1938 Belgrad'da düzenle­nen Balkan Olimpiyatı'nda 400 me­trede Türkiye'yi temsil etti. Hagop Yavruyan 1940 Balkan Olimpiyatında 14.49 metre derecesi ile Türkiye üç adım adım atlama rekorunu kırdı. Va­rak Poharyan Türkiye'de ilk olarak Futbol Nasıl Oynanır adlı kitabı yaz­mıştır. Ciritçi Poharyan 1943-44 döne­minde Fenerbahçe Stadı'nda düzenle­nen "Türkiye Bölgeler Arası Birincilikle­ri"nde ciritte 53.73 metre derecesi ile birinci olmuştur.

Garbis Zakaryan boksa 1944'de ­başladı. Beyoğluspor, Taksimpor ve Galatasaray formalarını giydi. Istanbul ve Türkiye şampiyonalarında çeşitli bi­rincilikleri bulunan Zakaryan, dört kı­tada Türkiye'yi temsil etti. Boksu bı­raktıktan sonra hem antrenörlüğünü, ­hem de menajerliğini üstlendiği Ce­mai Kamacı'yı ringlere kazandırdı.

Levon Cıknavoryan 1950'de Türki­ye Golf Şampiyonluğu'nu kazandı. Şişli Spor Kulübü'nden Sarkis Güllap 1957'de ikinci kez kurulan Türk Hal­ter Milli Takımı'nda yer aldı ve aynı yıl Tahran'da yapılan Dünya Halter Şampiyonasında ay yıldızlı mayoyu giydi. Ohannes Yeğikyan ve Boğos Kambur Türkiye'de halterin yaygınlaşmasında emeği geçmiş kişilerin başında gel­mektedir. Şişli sporlu futbolcularından Corc Genç Milli Takım formasını giydi. Vartkes Şadyan ise 1951'de bisiklet­le Paris'e ulaştı. Arakel Partoğomyos ve Jilber Akkaranfil 1960'da Bük­reş'te düzenlenen "Balkan ve Adriatik Kupası"nda Türkiye Masatenisi Milli Takımı'nda yer aldılar.
+