Ermeni Edebiyatı - Kaynaklar
09 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Ձոպաբեր / Ժամ : Կամաւօտ

Kaynaklar :

12 Kasım 2013  

Ermeni Edebiyatı -

Ermeni Edebiyatı Ermeni Edebiyatı

Ermeni Edebiyatı
1- Sözlü Mitolojik (efsanevi) ve Tarihi Edebiyat ( M.Ö. M.S. 305 )
Ara Devre ( Yabancı dille yazılan eserler ; 305 403 )
Sözlü tarihi Edebiyat
2- Yazılı edebiyat ( 305 ‘ten günümüze )
3- Altın Çağ ( V. Yüzyıl )
Asıl Altın Çağ ( 403 450 )
İkinci derecede mütercimler ve halefleri
4- İlk Gerileme Çağı ( 500 1100 )
Elenistik Ekol ( 500 600 )
Bizans ve Arap egemenliği sırasında edebiyat ( 600 895 )
Pakradunilerin egemenliği sırasında edebiyat ( 895 1100 )
5- Gümüş Çağ ( 1100 1200 )
İkinci gerileme çağı ( 1200 1700 )
6- Ermeni Edebiyatında Uyanış (Rönesans) ( 1200 1700 )
7- Modern Edebiyat ( 1850’den günümüze )
Geçiş Devresi ( 1850 1890 )
Çağdaş Devre ( 1890 ‘dan günümüze )

1- Sözlü Mitolojik (Efsanevi) ve Tarihi Edebiyat Genellikle eski milletlerde olduğu gibi, Ermenilerde de edebiyat, milli mitolojik olayların, efsanelerin, özellikle kahramanlık hikâyelerinin ağızdan ağıza anlatılmasıyla başlamıştır. Çok eskiden henüz yazının mevcut olmadığı zamanlarda, köyden köye gezen şarkıcılar, meydanlarda, ziyafetlerde, düğün evlerinde, eski çağlarda söylenmiş, duyulmuş kahramanlık hikâyelerini dile getirmişlerdir. Halk bu tür şarkı-hikâyelerden çok hoşlanmış, onları ezberlemiş ve gelecek nesillere emanet etmiştir. Genellikle kahramanlık menkıbeleri olan bu hikâyeler nesilden nesile geçtiği gibi ülkeden ülkeye de geçerek, kimi durumlarda tamamen ulusal olmayan olaylar da Ermeni mitolojisine katılmıştır. Yazılı olmadıkları için bu hikâyeler, herkes tarafından beğenildikleri gibi zamanla halk tarafından genişletilerek büyütülmüşler, bazen de tersine kısaltılıp küçültülmüşlerdir. Yazısız edebiyatın bir bölümünü oluşturan atasözleri, Ermeni edebiyatında oldukça geniş bir yer kaplar. Yazısız edebiyatın üstadları sayılan kusan (Şarkıcı ozan)lar, sazlarıyla köyden köye, kentten kente dolaşıp halka hem hoş vakit geçirtmiş, hem de menkıbelerin nesilden nesile geçmesine yardımcı olmuşlardır.

Ermenilerde tarihi dönem başladıktan sonra, yazısız tarihi bir edebiyat ortaya çıkmış, bunun sonucu olarak da kahramanlık menkıbeleri yerlerini tarihi romanlara bırakmışlardır. Zamanla toplum ilerledikçe, zevkler incelmiş, sözlü edebiyatta biyografi biçiminde anlatılmaya başlanan insanların yaşamı, isimsiz ozanlar tarafından şiir haline getirilerek gelecek nesillere geçmek üzere ağızdan ağıza yayılması sağlanmıştır.

Böylece Ermeni edebiyatında destanlar devrinin başladığı görülür. Eskiden beri destanlar, «Koğtan» eyaletinden çıkmış olduğundan, Ermeni edebiyatında bunlara «Koğtan Türküleri» adı verilmiştir. Kusan veya şarkıcı ozanlara da «Koğtan şarkıcıları» denmiştir. Şarkıcı ozanların ağızdan okudukları en tipik şiirlerinden biri Ardaşes`le Satenik`in aşk serüvenidir. Ozanların repertuarlarında bu tür birçok hikâyeler yer almıştır. Toplumun aşka, oyuna, düğüne, gurbete, yasına, sapanına ve çeşitli duygularına hitabeden lirik veya başka tür şiirler ozanlar aracılığıyla nesilden nesile geçmiş, bazıları hatta, günümüze kadar gelmiştir.

2 - Yazılı Edebiyat (305`den günümüze) Çivi yazısı Sümer-Akatların buluşudur, yazı, onların yarattığı uygarlıkla birlikte ilkin Asur`a, oradan da İranlılar`a geçti. Daha sonra MÖ. 900-1000 yıllarında Ermenistan`a da girdi. O zamanlar Asur dili herkesçe bilinmekte olup, küçük milletlerin üst tabakalarının tümü çivi yazısını okumakta zorluk çekmemişlerdir. Kuşkusuz Asur edebiyatı bütün Küçük Asya`ya (Anadolu) hatta daha da uzaklara yayılmıştı. Pişmiş topraktan (kil) yapılmış tabakalarda yazılan bu yazılar Asur`un dışında başka ülkelerde de muhtemelen öğretilmekteydi. Bu ülkeler arasında Ermenistan`da da edebi yazılarla dolu kütüphaneler vardı. Nitekim Ermenistan`ın Urmiye, Van ve Sevan gölleri çevresinde bulunan bölümlerinde taşlara resmedilmiş sayısız çivi yazılarına rastlanmış, Ararat Dağı (Ağrı) ovasında Erivan sınırları içinde, Van Kalesinin üzerinde, kentin dolaylarında bu çeşit yazılar bulunmuştur. Asur yazıtlarından anlaşıldığına göre sözü geçen Urmiye, Van ve Sevan gölleri çevresinde kalabalık bir ırk yaşamıştır. M. Ö. X. ve XI. yüzyıllarda orada yaşamış olan bu ırka Asurlular Nayiri veya Urartu demişlerdir. Hıristiyanlığın doğusuyla, Ermeni harflerinin icadından sonra, Ermenistan`da çok güçlü bir edebiyat akımı başgösterdi, bu akımla İran`a ait olan her şey aydınlığa kavuştu. Ancak, Asur Devleti sınırlarından Ermenistan`a giren Hıristiyanlık`la birlikte Asur yazıları, M.S. VII. yüzyıla kadar Ermeni kiliselerinde kullanılarak, yer yer bütün dualar Asur diliyle yapıldı.Eserleri IV. yüzyıldan bugüne gelmiş bulunan Ermeni-Romalı vakanüvis (Tarihçi) Agatankeğos ile Ermeni-Asuri vakanüvis Zenop Klag (Ö/m. 324) yaşadıkları yüzyıllardaki önemli olaylara ışık tutmaktadırlar. Bunlardan Kral Dırtad`ın kâtibi olan ilki, Hıristiyanlığın Ermenistan`a girişi hakkında ayrıntılı bilgi verir. İkincisi ise, Krikor Lusavoriç`in emriyle Onun biyografisini kaleme almıştır. Elen asıllı olduğu sanılan, IV. yüzyılın en ileri Ermeni yazarlarından biri ve en güçlü tarihçisi olarak bilinen Pavsdos Püzant`ın eseri, Ermenistan`ın 60 yıllık tarihini kapsar. Bu arada Arşaguni Hanedanı`nın çöküşü, birbirini izleyen soysuzlaşmış kralların gördükleri kötü işler, kilise adamlarının entrikaları hakında ayrıntılı bilgi vererek, komşu iki büyük devletin, Yunanistan`la İran`ın Ermenistanı aralarında nasıl paylaştığını anlatır.

3 - Altın Çağ (V. Yüzyıl) M.S.IV. yüzyılın ikinci yarısında (373-383) Hıristiyanlık Ermenistan`da ıdamakıllı kökleşip halkın resmi dini haline gelince, Gatoğigos (Başpatrik) Sferses, yurdun her yanında hastahaneler, yetimhaneler, yoksul evleri kurdur-lu. Kimi tarihçilere göre Nerses`in kurduğu manastırların sayısı iki bini aşmış-ı. Aslında din merkezleri niteliğinde oian bu manastıriar, aynı zamanda sayısız öğretmenler yetiştiren eğitim ve öğretim ocaklarıydı. M.S. 400 tarihinde Arşaguni (Arsaklı) hanedanından kral Vramşabuh iş başına geldi. Vramşabuh, 21 `illık hükümdarlığı sırasında yurdunu hem dış düşmanlara, hem de iç kargaşa-ıklara karşı korumasını bildi, gerek Bizanslıların gerekse İranlıların güvenini kazanarak, onlarla dost geçinmeye çalıştı.

Bu arada Ermeni milleti, önemli bir sorunla karşı karşıya idi. Yüzyıllar boyu kendi öz yazılı dili olmayan Ermeni halkı, Asurca, Yunanca, Farsça azıları kullanmak zorunda kalmıştı. Hele ülkenin içinde bulunduğu güç siyasi ;oşullar, bir an önce, bir alfabe ile dilin bütünleşmesini zorunlu kılıyordu. Aksi lalde, milletin egemenliğini kaybedip, iki büyük komşu devlet, İranlılar ve Bizanslılarca özümlenmesi kaçınılmazdı.

Tam bu sırada (M.S. 406), Mesrob Maşdots tarafından Ermeni harfleri bulundu ve esasen birçok eski dilleri kendi yapısında toplamış olan Ermenice, eni harflerle bütün zenginliğiyle ortaya çıkarak «Krapar» adını aldı. Bunun zerine Bizans yöneticilerinin, özellikle Papazların, ülkenin Bizans kesiminde giriştikleri, yeni dili kovalayıp ezme çabaları boşa gitti ve V. yüzyılda Ermeni edebiyatı «Altın Çağı»m yaşadı.

4 - İlk Gerileme Çağı (500-1100) VI. Yüzyıl V. Yüzyılın ikinci yarısında Ermeniler Hıristiyanlık adına putperest İranlılar`la ölüm kalım savaşındayken, Bizans`ta Elen ve Romalı din adamları anlamsız dini tartışmalara dalmıştı. Bu arada, Bizans`ta düzenlenen din kongrelerinde alınan kararlar Ermenilere de zorla kabul ettirilmeye kalkışılınca, iki kilisenin arası açıldı ve Ermeniler İranlılara yönelmeyi tercih ettiler. Siyasi bakımdan Ermenilerin aleyhinde olarak seyreden bu gelişmeyle Ermeni kültür ve edebiyatı tam iki yüzyıl duraklama kaydetti.

VII. -X. Yüzyıllar VII. yüzyılın başından X. yüzyılın başına kadar, ardı arası kesilmeden sürüp giden İran-Bizans, Arap-İran, Arap-Bizans ve Selçuk-Bizans savaşlarına sahne olan Ermenistan toprakları kana boyanıp harabeler yığınına döndü. Arapların Ermenistan`a tamamen egemen bulundukları bu süre içinde, Ermeniler ilk kez dini inanışlarında özgür bırakıldılar. Buna karşın, ayaklanmaları önlemek amacıyla Araplar Ermeni prensliklerini ortadan kaldırmaya çalıştılar, çok ağır vergilerle halkı açlık ve yoksulluğa uğrattılar. Bu durum üç yüzyıl sürünce, doğal olarak toplumda ne sanat ne de edebiyat aşkı kaldı.

X. Yüzyıl X Yüzyılın en ünlü tarihçisi olan Stepanos Asogik, yazdığı üç bölümlük Dünya Tarihi nde, İnsanlık tarihinin başlangıcından Halife Harun-ür-Reşid`e kadar bütün olaylara belgesel olarak yer verir. Bu eser, bütün dünya tarih araştırmacıları için yüzyıllar boyu güvenilir bir kaynak oluşturmuştur. Aynı yüzyılın tarihçileri arasında, Ermeni ve Gürcü kiliselerinin ayrılışı üzerine bir tarih kitabi yazmış olan Uhdanes`in özel bir yeri vardır.

XI Yüzyıl XI. Yüzyılda, Araplardan sonra küçük Asya`ya akın eden Tatarlar, Ermenistan`ın her yanını yakıp yıktılar, manastırları, okulları, kitap ve kütüphaneleri yok ettiler. Fakat gene de, VII-XVII. yüzyıllar arasında, sayıları pek çok olmamakla beraber, bu ülkede fizik ve matematik bilgini Ananla Şiragatsi (ölm. 670), tarihçiler Seğpos, Movses Ğağankatovetsi, Gevont Yerets, Gatoğiigos (Başpatrik) Hovhannes, Torna Ardzruni, Istepanos Asoğig, Arisdakes Lasdivertsi, Uhdanes, mistik ozan Krikor Naregatsi (950-1010), bilgin ve filozof Krikor Makistros (990-1058), vb. önemli kişiler yetişti. Ermeni Pakraduni hanedanından Seğpos Herakleios`un İranlılarla yaptığı Savaşın Tarihi adlı 3 ciltlik eserinde, Doğu Roma İmparatoru II. Herakleios`un İran Şahı II. IIosroFa (531-578) karşı yaptığı savaşları, Arapların Ermenistan`a, İran`a ve Bizans İmparatorluğu`na yaptığı akınları anlatır. Movses Gağankatovati, 3 ciltlik «Afganistan Tarihi»ni kaleme almıştır.

5 - Gümüş Çağ (1100-1200) XI. Yüzyûöa bu kez de Selçuklular amansız akınlarıyla ülkeyi yerle bir edince, halk umutsuzluk içinde varını yoğunu bırakıp çeşitli yönlerde dağılmaya başladı. Bunlardan çoğu güneye göçedip, kendileri için en emin saydıkları Toroslann sisli,yamaçlarında yurtlanarak köyler, kentler meydana getirdiler. Pakraduni hanedanının son kralı Kakig`ın ölümünden sonra, yakın akrabası Prens Rupen Toroslara gelip bağımsız Kilikya Ermeni Rupinyan Krallığını kurdu. Yeni kurulan bu devlet Alman kralı VI. Heinrich ve Bizanslılar tarafından resmen tanındı. Yeni devletin başkenti Sis, ilk kralı da Prens II Levon oldu. Her yanı ile Batı`ya yönelmeyi amaçlayan II, Levon, yeni okullar açıp mahkemeler kurdurdu din,mezhep farklılığını gözetmeksizin yabancı bilginlere önemli mevkiler verdi. Bu arada gelişen Ermeni edebiyatında Batının etkisi görüldü ve XII. Yüzyılında edebiyat Gümüş Çağını yaşadı.

XII. yüzyılda, Ermenice daha sadeşelerek, ikinci bir dil oluşturacak biçimde gelişmeye başaldı. V. Yüzyılın en, zengin dili olan «Krapar» ilk zamanlarda gerek ediplerin gerekse halkın dili olmuştu.. Bütün eserler ve bu arada Kutsal Kitaplar hep bu dille yazılmıştı. Zamanla dil yabancı unsurlarla yüklenip kabarmmış, fakat bir bakıma da kolaylıkla anlayabileceği bir duruma dönüşerek «Aşharapar» (Dünya dili) adını almıştı.

6 - Ermeni Edebiyatında Uyanış (Rönesans) Çağı (1700 -1850) XVIII. Yüzyılın başında Katolik Ermeni mezhebinden, papaz Mıkhitar Sepasdatsi (1676-1749) tarafından Venedik`te kurulan (1717) Sen Lazar Manastırı ve Dil Akademisi ile Ermeni edebiyatı, uzun süren duraklamadan sonra yeniden canlandı. Bugüne kadar varlığını sürdürmüş olan bu Manastır, basımevi, okulu, yetiştirdiği değerli yazarlarla dünyaca ünlüdür. Ermeni edebiyatına sayısız değerli eserler kazandıran ünlü yazar Mıkhitar`ın ölümünden sonra kuruluş, Mıkhitarist (Ermenice Mıkhiiaryan) adıyla anıldı. 1773`te Mıkhitaristlerden 15 üye ayrılıp, ilkin Trieste`de, sonra da, Viyana`da ikinci bir merkez kurarak Viyana Mıkhitaristleri adı altında kültür faaliyetlerini sürdürdüler (1811). XVIII. ve XIX. Yüzyıl Ermeni edebiyatına ölçüsüz hizmetleri geçen önemli kişilerden bazıları şunlardır: Tarihçi, dilci, gramerci ve ilahiyatçı Mikael Çamçıyan (1738-1823), Venedik Akademisinden çıkmış en büyük ilahiyatçı Kapriyel Avedikyan (1750-1827), tarihçi Ğugas İnciciyan (1758-1833), dil bilgini, sözlük yazarı, aynı zamanda İngiliz şairi Lord Byron`ın Ermenice öğretmeni Ilarutyun Avkeryan (1774-1855), bilgin Manvel Kaçuni (1823-1904), şair Yetvart Hürmüz (1799-1876), şair ve armenolog Arşen Pakraduni (1790-1866), gramerci Arşen Aydınyan (1825-1902), şair, eski tarih uzmanı Ğevont Alişan (1820-1901), edebiyat tarihçisi Karekin Zarphanelyan (1827-1901).

1816 yılının Kasım ayında ünlü İngiliz şairi Lord Byron, Venedik`ten bir gondola`ya binerek soluğu San Lazzaro (Surp Gazar) Adası`nda aldı. Niyeti oradaki Mıkhitarist Manastırı`nı ziyaret etmek, zengin kütüphanesini görmek, rahipleriyle tanışmak ve Ermeni dilini tanımaktı. Onunla manastırın bilgin rahiplerinden Hlarutyun Avkeryan meşgul oldu. Orada şairin ilgisini çeken çok şey vardı. Üç ay, yani 1817 yılının Mart ayının sonuna kadar orada kalıp Avkeryan`dan Ermenice okumayı öğrendi. Bu arada rahibin hazırlamış olduğu İngilizce-Ermenice gramer kitabının derhal yayınlanması için bin franklık bir yardımda bulundu. Geçirdiği şiddetli bir baş ağrısı yüzünden derslerini yarım bırakarak ülkesine dönmek zorunda kaldı. O tarihten sonra Manastır, Venedik`i ziyaret eden İngilizlerin kutsal uğrak yeri oldu. Halen de çokları Lord Byron`ın kaldığı, Ermenice öğrendiği odayı görmeye giderler. Kırım`lı dünyaca ünlü Ermeni deniz ressamı İvan Konstantinoviç Ayvazovski`nin, Lord Byron-`un, San Lazzaro (St. Lazare) Manastırı Mıkhitarist (Mıkhitaryan) rahiplerini ziyaret edişini tasvir eden 1898 tarihli nefis bir yağlıboya tablosu, halen Ermenistan Devlet Galerisi`nde teşhir edilmektedir.

Doğu`da, Tiflis kentinde dünyaya gelen, XVIII. Yüzyıl Ermeni aşuğ (aşık) edebiyatının en seçkin siması Sayat Nova`dır (1712-1795). «Aşuğlar»m en büyüğü, ve asıl adı Arutin olan Sayat Nova 115 Azerice, 46 Ermenice ve 34 Gürcüce şarkı yazıp bestelemiş olup bunları prens ve zenginlerin meclislerinde kemençesiyle ustaca okuyarak her tabaka halkın gönlünü fethetmiştir. Sayat Nova`dan sonra halk tarafından sevilen aşuğları şöyle sıralayabiliriz: Turinç (1790-1875), Miskin Purçi (1810-1860), Ahpar Atam (1816-1854), Aşuğ Şirin, Aşuğ Civani, Aşuğ Krikor Dalyan veya Seram, Kul Hovhannes, Amir Oğli ve Aşuğ Hartun Oğli.

19 Mart 1863 günü Sultan Abdülaziz tarafından onaylanan «Nizamname-i Millet-i Emıeniyan»ın (Ermeni Cemaati Tüzüğü) olumlu sonuçlarından biri olarak, taşra ve mahalle mütevelli heyetlerinin demokratik bir sistem uyarınca seçilmeleriyle yepyeni bir uyanış çağı başlamış oldu. Gelişen bir Romantik edebiyat, birçok konular arasında Krapar (klasik Ermenice) ile aşkharapar (modern Ermenice) arasında süreduran mücadele doğrultusunda Aşkhara-par`ın varlığını sürdürüp gelişmesindeki haklılığını ortaya çıkardı. Ancak 1880`li yıllarda her türlü yayınlar için uygulanan sansür, o günlerdeki gerçekçi (Realist) edebiyatın gelişmesini engelledi. Fakat bu baskılara rağmen günlük, MASİS ve l Ocak 1884 günü yayınlanmaya başlanan AREVELK (Doğu) gazetelerinde, A. Arpiaryan, Pasalyan, Gamsaragan, Zohrab, Gürcüyan, Yeruhun vb. yazarların, gerçekçi Fransız edebiyatı modelinde yazıları yayımlanmaya başlandı. 1891`de yayınlanmaya başlanan HAYRENİK (Vatan) gazetesinde de bir öncekileri, A. Çohanyan, Z. Esayan, R. Zartaryan, V. Tekeyan gibi aydınlar izlediler. Bu topluluk, Aşkharapar`ı (Modern Ermeniceyi) işleyerek, Gerçekçi (Realist) bir edebiyat geliştirdilerse de, mevcut yönetim baskıları sebebiyle Paşalyan ve Gamsaragan gibi bazı yazarlar, kalemlerini ellerinden bırakıp yurt dışına gitmek zorunda kaldılar. 1880`lerde ilk kez bir kadın yazarlar topluluğu «Azkanıver Hayuhyats» gibi dernekler kurarak, öğretmen yetiştirdiler ve taşrada birçok kız okulları öğretime açtılar. Bunlar arasında ilk müstesna kadın yazar, Düsap Paşa`nın kızı ve M. Beşiktaylıyan`ın öğrencisi Sırpuhi Düsap olup, sarsıcı romanlarıyla ve makaleleriyle kadın haklarını savundu. Onu Zahel Asadur (Sibil), Zabel Esayan, Zaruhi Kalemkaryan, Ilayganuş Mark, Anayis, Zaruhi Bahri vb. izlediler.

Cumhuriyet döneminde Ermenice yazan yazarların çoğu eserlerini İstanbul`daki Ermenice gazete ve dergilerde yayınladılar. Bunların yamsıra eserlerini kitaplaştıran yazarlar da oldu. Cumhuriyet dönemi Ermeni edebiyatını tanıtan ilk eser Kadıköy Aramyan Okulundan Yetişenler Derneği tarafından 1957`de yayınlanan "Hamaynabadger Hanrabedagan Şırçani İstanbulahay Kraganutyan" (Cumhuriyet Dönemi Ermeni Edebiyatı Panoraması) adlı kitaptır. Eserlerini doğrudan Türkçeyle kaleme alanlar arasında Zaven Biberyan, Garbis Cancikyan, Krikor Ceyhan, Vartan İhmalyan, Haygazun Kalustyan, Karin Karakaşlı, Masis Kürkçügil, Etyen Mahçupyan, Mıgırdiç Margosyan ve Panos Özararat yer alır. Panos Özararat özellikle halk edebiyatının aşık şiirleri formunda eserler vermiş olup, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk`ün takdirlerine mazhar olmuştur.

Cumhuriyet döneminde Ermeniceyle yazdıkları eserleri Türkçeye çevrilen yazarlarımız arasında Zaven Biberyan, Hampartsum Gelenyan (Hamasdeğ), Yervant Gobelyan, Ara Güler, Rober Haddeciyan, Mıgırdiç Margosyan, Hagop Mıntsuri, Antan Özer sayılabilir. Şiir ve düzyazı formlarında yarattıkları eserlerle İstanbul Ermeni Edebiyatı`na katkıda bulunan yazarlarımız arasında İrma Acemyan, Varujan Acemyan, Ara Aginyan, Haçik Amiryan, Zareh Arsak, Zabel Asadur, Yevpime Avedisyan, Yeğişe Ayvazyan, Nubar Azaryan, Mannik Berberyan, Zaven Biberyan, Vahram Burmayan, Garbis Cancikyan, Arşen Ganyan, Krikor Ceyhan, Arto Cümbüşyan (Zareh Khırakhuni), Adrine Dadryan, Arpiar Der Markaryan, Sona Der Markaryan, Arek Dirazan, VS. DZovak, Onnik Fıçıcıyan, Yervant Gobelyan, Vartan Gomigyan, Silvart Gülbenkyan, Ara Güler, Onnik Gülmezyan, Mıgırdiç Hacyan, Rober Haddeciyan, Hampartsum Harutyunyan, Vartan İlınıalyan, Ardaşes Kalpakçıyan, Haygazun Kalustyan, Varteres Karagözyan, Karin Karakaşlı, Aşot Keçyan, Lili Koç, Rupen Maşoyan, Horen Manavyan, Mıgırdiç Margosyan, Hayganuş Mark, Hagop Mmtsuri, Garbis Muradyan, Panos Özararat, Antan Özer, Onnik Paluyan, Hrant Peşdimalcıyan, Aram Pehlivanyan, İkna Sanaslan, Nevrik Sebuhyan, Keğam Sevan, H.K. Silvan, Yetvart Simkeşyan, Vart Şigaher, Sinan Tandıryan, Armenuhi Terziyan, Pakarat Tevyan, Minas Tölölyan, Kurken Trents, Arman Vartanyan, Sırpuhi Vartanyan, Zareh Yaldızcıyan, S.K. Zanku anılırlar.

Yazarlarımızdan Vartan Gomigyan Başpatrikliğin Surp Nerses Şınorhali madalyası ile onurlandırıldı. Arto Cümbüşyan, Yervant Gobelyan, Rober Haddeciyan, Vart Şigaher, Zareh Yaldızcıyan ise yine başpatrikliğin Surp Sahak Surp Mesrob Madalyası ile onurlandırıldılar. Ayrıca ruhani yazarlarımız verdikleri dini ahlaki eserlerle hatırlanırlar. Bunlardan Patrik Mesrob Naroyan, Patrik Karekin Haçaduryan, Patrik Şınork Kalustyan, Başepiskopos Ardavazt Sürmeyan, Başepiskopos Kevork Arslanyan sayılabilir. Patrik Karekin Kazancıyan ise Ermenice`ye yaptığı çevirilerle edebiyatımızda yerini aldı.

Tarih ve araştırma konulu eserler veren yazarlarımız arasında ise Hrand Asadur, Toros Azadyan, Hrand Der Andreasyan, Karekin Deveciyan, Varujan Köseyan, Masis Kürkçügil, Etyen Mahçupyan, Hagop Martayan Dilaçar, Kevork Pamukciyan, Vahram Parunyan ve Pars Tuğlacı sayılabilir.

Cumhuriyet tarihinde üç aydınımız da sözlük hazırladılar. Bunlardan Keğam Keropyan Ermenice, P. Arisdages Bohçalıyan Ermenice ve Türkçe-Ermenice, Yetvart Kovan ise Türkçe-Ermenice mali ekonomik terimler sözlüğü hazırladılar.

Kaynaklar :
Ermeni Edebiyatindan Seçkiler - Pars Tuglaci
75 Yillik Türkiye Ermenileri






Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+