Nevzat Onaran`dan `Türk nüfus mühendisliği` üzerine - Gündem
20 Nisan 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4516 / Ամիս : Ահեկան / Օր : Արագած / Ժամ : Ծայգն

Gündem :

23 Ekim 2017  

Nevzat Onaran`dan `Türk nüfus mühendisliği` üzerine -

Nevzat Onaran`dan `Türk nüfus mühendisliği` üzerine Nevzat Onaran`dan `Türk nüfus mühendisliği` üzerine

Nevzat Onaran’ın 'Ermeniler, Rumlar ve Kürtler, Türk Nüfus Mühendisliği' adlı yeni kitabı Kor Kitap’tan çıktı.

Nevzat Onaran’ın “Ermeniler, Rumlar ve Kürtler, Türk Nüfus Mühendisliği” kitabı Kor Kitap’tan çıktı. Onaran, yeni çalışmasında Türk milliyetçiliğinin analizinde etnisite mühendisliği veya toplumsal mühendislik ya da kurucu sözleşme gibi kullanılan terimi, Türk Nüfus Mühendisliği olarak netleştirdi. Osmanlı’dan miras göçürtme, sürgün ve iskân politikasının ‘öteki’nin tasfiyesi ve Türkleştirilmesi için 1910’lardan beri icra edildiğinin vurgulandığı kitapta, ittihatçı dönemden Türk Kurtuluş Savaşı’na, Cumhuriyet’e ve 1930’lara Türk egemenliğinin ekonomi politiği analiz edildi ve sürekliliğine dikkat çekildi.

Çok milletli ve çok dinli Osmanlı’da 1910’lardan itibaren ırkçı Türkiye Türklerindir şiarıyla icra edilen merkezi politikada amaçlanan, milleten Türk ve dinen Sünni İslâm olmayanın demografik ve ekonomik yapıdan tasfiyesiydi! 1914-1923 dönemi, Türk Nüfus Mühendisliği’nin ideolojik-siyasi altyapısının temellendirildiği, soykırımla Ermenilerin yurdundan edildiği yıllardı. 1920’lerin yarısında Anadolu, genelinde Hıristiyanlardan özelinde Ermeni ve Rum milletinden temizlendi. Böylece fiilen milyonlarca nüfusun tasfiyesiyle Anadolu Sünni İslâmlaştı ve Türkleşti. Temizliğe devam edile gelindi; resmi nüfus verilerine göre 1915’lerde Hıristiyan ve Musevi nüfusun yüzde 20’ye yaklaşan payı, bugün binde 1’dir. Bu halde, hoşgörü sosuyla yüzde 99’u İslâm söylemi, aslında imhaya ve kırıma methiyedir.

‘KÜRDİSTAN MEBUSUYUZ’
Türkiye Büyük Millet Meclisi birinci dönemin (Nisan 1920-Mayıs 1923) tüm tutanaklarından hazırlanan TBMM Kürdistan Dosyası’nda (sf. 225-255) bugünün yakıcı konusu Kürt sorununa nasıl yaklaşıldığı ve tartışıldığı incelendi. O gün TBMM’te Kürt ve Kürdistan’ın kullanılmasında her hangi bir sorun yaşanmıyor, yasaklama yok. 11 başlıktan oluşan dosyada, Kürdistan’da ahalinin ne kadar Türkçe bildiği, Lozan görüşmelerinde Curzon’un söylemine cevaben Kürt mebusların neler söylediği, Dersim ve Kürdistan’ın nasıl tartışıldığı, TBMM Reisi Mustafa Kemal’in Kürdistan talimatında ne emrettiği, Kürt-Türk ilişkisinin ve Musul meselesinin nasıl müzakere edildiği gibi konular ele alındı. Bu konulardan biri de, hangi mebusun TBMM kürsüsünde “Kürdistan mebusuyuz” dediğidir. Böylece zaman zaman ifade edilen bu söyleme netlik kazandırıldı. TBMM’de Siverek mebusu Lütfi ve Bitlis Mebusu Yusuf Ziya, kürsüde “Kürdistan mebusuyuz” dedi ve bu da aynen yazıldı. Hatta tutanakta bir cümle de olsa Kürtçe zabıt yer aldı. (sf. 226-228)

KÜRT NÜFUSU YÜZDE 20’Yİ GEÇEMEYECEK!
1914-1923 döneminde Anadolu’dan Hıristiyan nüfus tasfiye edildikten sonra, merkezi iktidar yapılanmasında hedefte nüfus yoğunluğu itibariyle Kürtler vardır (2. Bölüm). Kürdistan’da askeri operasyonların yoğunlaştırılmasının ardından 1925’teki Şark Islahat Planı (sf. 255-279) ve 1934’teki İskân Kanunu (sf. 279-310) ile 1930’larda Kürtlere ne yapılacağının politikası belirendi. “Erzincan, Kürdistan merkezi olmasın” denilen Başvekil İsmet’in raporu dâhil, müfettişliklerin raporlarıyla birlikte 1936’daki müfettişler toplantısı sonrasında Kürtlerin nüfus yoğunluğunun nasıl tasfiye edileceğinin politikası netleştirildi. Kürtlerin asimile edilmesi amacıyla politikalar, Kürtçe yasaklanacak ve konuşan cezalandırılacak, Türkçe hâkim kılınacak, Kürtler sürülecek ve yeniden Kürt köyü kurulması engellenecek, Balkan muhacirleri iskân edilecek, bölgesel devlet hizmeti askeri-polis operasyonlarında yoğunlaşacak şeklinde sıralandı. Bu politikaların icraatı ilk 1937’de Sasun’da (sf. 350-354) ve ikincisi 1938’de Dersim’de ( sf. 334-350) uygulandı ve sonrasında da yaygınlıkla devam ede geldi; 1990’lardaki köy boşaltmaları ve faili meçhullerden sonra, 2015’te müzakere masasının devrilmesinin ardından Sur, Cizre, Nusaybin ve Şırnak imhaya tâbi tutuldu. Ayrıca 1930’larda Türkçe konuşmanın ve medenileşmenin çekim merkezi olarak tanımlanan Türk merkezlerinde, Kürt nüfus oranı için belirlenen oran yüzde 20 idi. Böyle bir oran 1915’te de Ermeniler için belirlenmişti. Ermeniler, İslâm nüfusuna göre gönderildiği bölgelerde yüzde 10 oranına ve sürülmeyen kadın ve yaşlı, çoluk-çocuk da yüzde 5 oranına göre dağıtıldı, aslında serpiştirildi. (sf. 363-364)

RUM MÜBADİLLER ASLINDA 112 BİNDİ
30 Ocak 1923 tarihli Türkiye-Yunanistan Mübadele Antlaşmasıyla ilgili yapılan araştırmalarda, 1,2-1,3 milyon Rum’un Anadolu’dan Yunanistan’a gittiği ve 400-500 bin Türk-İslâm ahalisinin Türkiye geldiği belirtilir. Bu rakam antlaşmanın kapsamına göre 1912’den sonra kovulanları kapsadığı için doğrudur, ama önemli bir fark vardır. Çünkü 30 Ocak 1923 tarihli antlaşma gereği giden Rum miktarı ne kadardır? Bu soruya verilecek cevap gerçek mübadil rakamın ne olduğunun anlaşılmasını sağlayacaktır. Nüfus Umum Müdürlüğünün 12.8.1933 tarihli raporuna göre, antlaşma sonrasında 112 bin Rum Anadolu’dan gitti. Böylece Nüfus Umum Müdürlüğü raporuyla, antlaşma öncesinde Rumların tasfiye edildiği de itiraf edilmiş olunmaktadır. (sf. 90-137)

HIRİSTİYAN’I AT, İSLÂM’I AL
Nevzat Onaran'ın yeni kitabı 'Türk Nüfus Mühendisliği' Kor Kitap'tan çıktıVatandaşlığa almak ve vatandaşlıktan çıkartmak, Türk Nüfus Mühendisliği kapsamında titizlikle yapılan bir devlet faaliyetiydi. 1920’lerin sonunda bununla ilgili iki kanuni düzenleme yapıldı ve netlik de talimatnameler ile tamimlerle sağlandı.(3. Bölüm). Türk ırkı ve kültürü vatandaşlığa almanın ve çıkartmanın temel kuralıydı. İlgili kararnameler incelendiğinde ortaya çıkan şudur: Ermeni, Rum ve Yahudi milletinden olanlar vatandaşlıktan atılırken, Türk ve İslâm olanlar vatandaşlığa alındı. Öyle düzenlemeler yapıldı ki, Meclis’in 921 sayılı kararıyla TC uyruğundaki 100 bin kişinin vatandaşlıktan kolaylıkla çıkartılmasının yöntemi belirlendi. Hatta 30 yıl sonra 11.2.1964 tarih ve 403 sayılı kanunla da, Osmanlı’dan devreden vatandaşlık meselesi kökten halledildi ve toplu temizlik yapıldı. (436-456) Vatandaşlıkta ‘öz’ ve ‘öteki’ ayrımı, ‘millî ve millî olmayan’ yani ‘yerli ve yabancı’ olarak yapıldı. Zamanla ‘yerli ve millî’ söylemi daha resmileşti. Bunun için Türk’ün kültürel olarak herkesi kapsıyor gibi resmî tanımlama aslında çok anlamlı değildir. ‘Yerli ve millî’ ifadesi, aslında Türk olan-olmayanın bir şifresiydi ve böylesi tarihi keşifle Türk’ün şifresi ‘yerli ve millî’ olunca, ‘öteki’ de ‘yabancı’ olarak nitelendirildi. (sf. 486-497)

TOPRAK REFORMU KÜRT’E ‘TAKILDI’
1930’ların ortasında Dahiliye Vekili Şükrü Kaya’nın söylemine göre, 16,4 milyonluk nüfusun 5 milyonu topraksızdı. Bunların topraklandırılması ifade edilmiş olsa da öyle kalındı. Esas olarak topraklandırılanlar muhacir ve ağalardı. (4. Bölüm) Hatta Başvekil İsmet ve müfettiş raporlarında (sf. 311-334) Muş, Van ve diğer vilâyetlerde boşaltılmış Ermeni köyleriyle arazisinin öncelikle muhacire verilmesine ve Kürtlerin iskân edilmemesine dikkat çekildi. 2.6.1929 tarih ve 1505 sayılı kanunun ardından, 1930’da ve 1938’de yürürlüğe konulan talimatnamelerle, yoksul topraksız olana bedelli toprak satımı öngörüldü. Bedelli satım, aslında topraksızın topraksız kalmaya devam etmesi anlamındaydı! Toprağın bedelli satımın kapsamına Hazine arazisiyle birlikte, Ermeni ve Rumlardan kalanlar da dâhildi. Önceki mevzuatta net olarak belirtilmeyen hedef, 1939’daki talimatnamede resmileştirildi; öylesine hükümler maddeleşti ki, topraksız-yoksul Kürtler, topraklandırılacak ahalinin kapsamı dışında tutuldu. Yanlışlık da, aşiretlerin fişlemesiyle hazırlanan Aşiretler Raporu ile giderildi. Türk egemenlerin, Kürdistan’da bugünkü ilişkisini temellendirdiği İdris Bitlisi’den beri Kürt ağalarla kurduğu ve sürdürdüğü ittifak, hangi Kürt’e toprak verileceğinin de belirleyicisiydi; bunun için topraksız-yoksul Kürt kapsam dışında tutuldu ve toprak reformu söylemden öteye geçmedi.






Bu haber evrensel kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı (evrensel) ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(evrensel). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+