İlham her yerde bizimle!: Sergey Parajanov İstanbul’da - Gündem
29 Mart 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4516 / Ամիս : Արեգ / Օր : Վարագ / Ժամ : Շանթակող

Gündem :

04 Şubat 2019  

İlham her yerde bizimle!: Sergey Parajanov İstanbul’da -

İlham her yerde bizimle!: Sergey Parajanov İstanbul’da İlham her yerde bizimle!: Sergey Parajanov İstanbul’da

20. yüzyılın en önemli yönetmenlerinden Sergey Parajanov, Sovyet rejimi tarafından defalarca hapse atılır. Hapis hayatı Parajanov'u durdurmaz, dahi yönetmen kafasında oynattığı filmleri kolajlara aktarır. Parajanov'un hayatının, kolajlarının konu olduğu Parajanov, Sarkis ile sergisi 17 Mart'a kadar Pera Müzesi'nde.

Cem Yılmaz ünlü skeçlerinden birinde Hindistan’a kadar kilometrelerce uçtuk, “Mutluluk içinizde dediler,” diye dalga geçer. Mutluluk bulmak için Hindistan’a kadar gittik, meğer yanımızda götürmüşüz, mutluluk içimizdeymiş der.

Şaka maka düşününce hakikaten de kendi gücümüz, mutluluğumuz, huzurumuz içimizde. Bir şeyleri yapabilme gücün senin buna ne kadar baş koyduğunla alakalı. Mutluluk, yaratıcılık, çocukluk, hayaller… Hepsi bizimle. Hatırlarsak… Biz büyüyoruz ve dünya kirlenmiyor aslında; daha çok bizi kendi düzenine uyduruyor. Birileri senin en küçük şey için hevesini “Yok artık, yapabilir misin canım böyle bir şey?!” diye kırdığında teslim oluveriyorsun. Öyle uyup gidiyorsun birşeylere. İzin veriyorsun. Çoğumuz sabah 8 – akşam 5 çalışırken yaratıcılık uykuya dalıyor, içindeki çocuk uyuyor, neyi yapıp neyi yapamayacağın başkalarının takdiri, senin seçimlerinin olasılığı onların dudakları arasında sanıyorsun.

Sergey Parajanov, yaratıcılığı, çocukluğu, kendi tercihlerini, gülmeyi, mutluluğu, sanatı düzene, başkalarına teslim etmeyi reddeden insanlardan. Hem de bütün dünyaya büyük bir şov yapar gibi, büyük bir meydan okumayla. İlhamını kaybetmeyi reddetmeyi bile bir ilham kaynağına dönüştüren, başı dertten kurtulmayan ama hayatın keyfini çıkarmayı seçen bir sanatçı.

ULUSLARARASI SANAT DÜNYASIYLA AYNI FİLM ZEVKİNİ PAYLAŞMAYAN SOVYET REJİMİ

Sergi Parajanov, Gürcistan doğumlu, Ermeni asıllı, Sovyet bir yönetmen. 20. yüzyılın en önemli yönetmenlerinden gösterilen bir deha. “Shadows of Forgotten Ancestors” (1964), “The Colour of Pomegranates/Sayat-Nova” (1969), “The Legend of Suram Fortress” (1985), “Ashik-Kerib” (1988) gibi birçok kült kabul edilen filmi var. İçinde bulunduğumuz birkaç ay, Sergey Parajanov, İstanbul’a, Pera Müzesi’ne konuk oluyor. Yönetmenin filmlerini Pera Film programından takip edebilirken sergide asıl olarak yönetmenin kolajlarını görüyorsunuz.

Kolajlara gelmeden önce filmlerden bahsetmek gerekirse, betimlemelerde belki de çoğumuzun duya duya sıradan bir tanım olarak okuyacağı “epik ve şiirsel anlatımlı” olarak geçen Parajanov filmleri, hakikaten bu kelimeleri lafta bırakmayacak nitelikte. Şiirsel sahneleri birer tablo gibi izlerken hipnotize oluyorsunuz. Pera Müzesi’nin 5. katında İstanbul doğumlu Ermeni asıllı Paris’te hayatını sürdüren Türkiye çağdaş sanat tarihinin önemli isimlerinden Sarkis’in Parajanov’a dair yaptığı eserler ve çok etkileyici bir enstalasyon var. Bu enstalasyonda Parajanov’un önemli filmlerinden sahneleri izleme fırsatı bulabilirsiniz.

Parajanov’un şiir gibi filmlerinin konuları, her zaman tarihi ve folklorik referanslardan yola çıkmış. Her baskıcı rejim gibi Sovyet rejimi de tarihe tek bir gözle bakmak istediği ve bir sanatçının bakış açısına katiyen açık olmadığı için, işler orada Parajanov için sarpa sarmış. Örneğin; “The Colour of Pomegranates / Sayat-Nova” filminde 18. yüzyılda yaşamış Ermeni ozan Sayat-Nova’nın çocukluğu, yaşamı ve başından geçenleri kendi bakış açısından aktaran Parajanov, rejim tarafından eşcinsellik ile suçlanarak filmleri sebebiyle ikinci kez hapse atılmış. O dönem artık tanınan bir sanatçı olduğu için dünyanın her yerinden sanatçılar ve sanat piyasası ayağa kalkmış. Yves Saint Laurent, Francoise Sagan, Jean-Luc Godard, Michelangelo Antonioni, Francois Truffaut, Luis Bunuel ve Andrei Tarkovsky gibi isimler Parajanov’un serbest bırakılması için kampanyalar yaparak o dönem yönetmenin salıverilmesini sağladılarsa da, bu hapis hayatı yönetmenin son deneyimi olmamış. Parajanov, tekrar tekrar yaşadığı tutsaklık dönemlerine başkaldıran ve şakacı tavrı ile yaklaşmış her zaman. Saklamadığı eşcinselliği sebebiyle kendisini hapse atan Perestroyka’yla dalgasını “Hapisteki son misafirliğimden bu yana üç yüz Parti üyesi koynuma girmiştir herhalde…” diyerek geçmiş.

“SİNEMA YAPMAMA İZİN VERMEDİLER BEN DE KOLAJ YAPTIM. KOLAJ SIKIŞTIRILMIŞ FİLMDİR”

Kimler itiraz ederse etsin, Sovyet rejimi Parajanov’un film çekmesini 15 yıl boyunca yasaklamış ve bunun 5 yılını farklı dönemlerde sanatçıyı hapse sokarak geçirtmiş. İşte ilk başta bahsettiğim, insan bir şey istediğinde hiçbir şeyin onu durduramayacağı konusunda Parajanov’un insanlığa verdiği büyük ders de bu hapis yıllarında ortaya çıkmış.

Parajanov’un tutsaklığı, sanatçının sanat yapmasını hiçbir şekilde engelleyememiş ve bugün gördüğümüz filmleri kadar ses getiren muhteşem bir hayal gücüyle ortaya çıkan kolajlar, hapis yıllarında yapılmış. Paçavralar, parçalanmış seramikler, kağıt parçaları, mendiller, kuru çiçekler, süt şişesi kapakları, kilim parçaları, ev temizliği malzemeleri ve oyuncaklar… Her şey Parajanov’un sanatını ortaya koyabilmesi için birer malzeme olmuş. “Sinema yapmama izin vermediler ben de kolaj yaptım. Kolaj sıkıştırılmış filmdir,” diyen Parajanov, kah bebek parçaları ve paçavralardan yaptığı kolajla Yuri Gagarin’i tekrar aya indirmiş, kah hapishanede hayatı sürekli tehlike altında olduğu için Ağrı Dağı önünde Tüm Ermeniler Katolikosu adına kendi bedenine ağıt yakan bir kolaj yapmış.

Hapishane, sanatçının hayal kurmasını engelleyemediği gibi ona farklı ilhamlar da vermiş: “Bir keresinde hapishanede Giaconda’yı gördüm. Önce gülümsedi, sonra somurttu, ardından ağladı ve sonra kahkaha attı ve yüzünü şekilden şekle soktu… Muhteşem bir tabloydu. Onun her zaman orada ve daima farklı olacağını anladım. Bu büyük tablo sonsuz…

Bir keresinde hava çok sıcaktı ve gömleklerimizi çıkarıp üstümüz çıplak çalışmıştık; mahkumlardan birinin sırtında bir Giaconda dövmesi gördüm. Kollarını kaldırdığında derisi gerildi ve Giaconda gülümsedi, öne eğildiğinde kasvetli bir hal aldı, kulağının arkasını kaşıdığında Giaconda sırıttı. Yüzünü şekilden şekle sokuyordu!” Parajanov, sonsuz Giaconda, nam-ı diğer Mona Lisa’yı hapishane yıllarında kafasında rolden role sokmuş, Giaconda’nın Pera Müzesi’nde gördüğümüz “ahlaksız” halleri dahil farklı hallerini kolajla hayata geçirmiş.

Parajanov, sanat aşkıyla nefret toplayabileceği hapishanede tam tersine, zamanla kabul gören, sevilen bir isim olmuş. Artık kağıtlara iskambil kağıtları çizmiş, getirdiği çocukluk bavulundan fil yapmış, hatta süt kapaklarını tırnaklarıyla kazıyarak paralar yapmış! Hapishanedekilerin yanı sıra, Parajanov’un dışardaki arkadaşları da sanatçının bu yeni tutkusuna kayıtsız kalmamış. Arkadaşları sanatçıya boncuklardan kırık porselenlere, kolajlarında kullanabileceği, başkasının çerçöp olarak nitelendireceği parçaları ona toplayıp getirmişler. Film yapması yasak olduğu dönem boyunca kolajları için çerçöp toplayan Parajanov bu parçalara çok sevinirmiş. Anlatılan hikayelere göre, bir arkadaşının Tiflis’ten ona getirdiği pahalı bir porselen takımının kırık parçalarını günlerce anlatıp durmuş dahi sanatçı.

ÖMRÜNÜN SONUNA KADAR ASİ VE HAYALCİ

Agos’ta Pera Müzesi’ndeki yorumlayan Eric Nazarian, Parajanov için “Ömrünün sonuna kadar asi ve hayalciydi,” demiş. Pera Müzesi’ndeki sergi boyunca bu sıra dışı adamın elinden çıkmış ağzı açık bırakan ve bol bol gülümseten bir hayal gücüyle yaratılmış kolajları izlerken sanatçının hayat çizgisini de takip ediyorsunuz. Parajanov’un asi, hayalci, pes etmez, mutlu ve esprili ruhu, yaptığı işlere ve hayat hikayesine sinmiş adeta. Fotoğraflar, hikayeler, sanatçının kendisinin de yer aldığı kolajlar, sanatçının bitmez tükenmez hayat enerjisini size geçiriyor. Demeçler, size sanatçının dönemine nasıl bir damga vurduğunu anlatıyor. Sayat-Nova’nın müziklerini besteleyen ünlü yönetmenin kendine has dünyasına dalmayı “Parajanovizm” olarak tanımlayan Tigran Mansurian, Pera Blog’da yer alan röporjında Parajanov’la ilk tanıştığı ve yönetmenin filmi anlattığı günü şöyle aktarıyor: “O gün bende—ve eminim tüm izleyiciler üzerinde—çarpıcı bir izlenim bırakmayı başardı. Sahnede, canlı el hareketleri eşliğinde, çekmeyi planladığı filmi anlatmıştı… Konuşması, genel olarak oldukça kafa karıştırıcıydı: bir fikirden diğerine atlıyordu ve çoğu kez bunlar arasında belirgin bir bağlantı yoktu, ancak bunların tümü, son derece acayip bir dünyayla, Parajanov adlı bu olguyla karşılaşmanın nasıl bir izlenim olduğunu anlatıyordu. Sahne, tuhaflık ve orijinallikle dolup taşmıştı.”

Siz de Parajanov’un dünyasına dalarak onun enerji ve ilhamından bir parça almak ve 1989’da İstanbul’a bizzat gelişinden sonra bu kez ilk kez eserleriyle şehrimize konuk olan sanatçıyı yakından tanımak için 17 Mart’a kadar Pera Müzesi’ni ziyaret edebilirsiniz.





Bu haber gazeteduvar kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı (gazeteduvar) ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(gazeteduvar). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+