Ordu`yu utanca sürükleyen kimlik milliyetçiliği: Doktor Dikran Toraman Sokağı’nda üçüncü yıl - Gündem
09 Kasım 2025 - Հակական տոմար - Տարի : 4518 / Ամիս : Տրե / Օր : Ձոպաբեր / Ժամ : Առագոտ

Gündem :

28 Ekim 2025  

Ordu`yu utanca sürükleyen kimlik milliyetçiliği: Doktor Dikran Toraman Sokağı’nda üçüncü yıl -

Ordu`yu utanca sürükleyen kimlik milliyetçiliği: Doktor Dikran Toraman Sokağı’nda üçüncü yıl Ordu`yu utanca sürükleyen kimlik milliyetçiliği: Doktor Dikran Toraman Sokağı’nda üçüncü yıl

Doktor Dikran Toraman’ın sadece Ordu’da değil ilçe ve köylerde de yıllarca ücretsiz olarak baktığı hastalar, Orduspor’da 20 yıl boyunca sürdürdüğü saha doktorluğu, Eczacı Ardem Toraman’ın raf eczacılığının olmadığı dönemde hazırladığı ve herkese şifa olan ilaçlar, bu topraklara olan sevgileri, emekleri ve tüm kimliklerin üstünde olan var oluşları 150 yıllık baba evlerinin bulunduğu sokağa isimlerini vermek için yeterli olmuyor
güven bayar 29 ekim haftalık

Doktor Dikran Toraman (1932) ve Eczacı Ardem Toraman’ın (1936) Ordu’da sürdürdüğü onurlu yaşam, kent hafızası ve belleğinde unutulmaz izler bıraktı. Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen doğup büyüdükleri topraklarda yaşamaktan vazgeçmeyen, toplumun her kesimiyle güçlü ilişkiler kurup kent hafızasında unutulmaz izler bırakan Toraman kardeşlerin isimleri, yaşarken bir vefa örneği olarak evlerinin bulunduğu sokağa verilemediği gibi, bu üç yıllık süreçte de inkar politikalarının ve resmî tarih yazımının yerelde hangi kurumlar aracılığıyla pompalandığını, toplumsal belleğin nasıl kimlikçi bir yapıya büründüğünü ve toplumsal çürümenin boyutlarını deneyimledik. Cenazeleri sonrası başlatılan imza kampanyasında toplanan binlerce imzaya, ulusal basında çıkan onlarca destek yazısına ve açıklamaya kayıtsız kalınmasının kenti hapsettiği utanç, yaşanan hak ihlalleri ve yüzyıllık iç geçirmeler hepimizi derinden yaralıyor.

Dikran ve Ardem Toraman’ın büyükannesi Elmon Hanım 1915 Tehcirinde Sivas’a, dedeleri Atam Toraman ise Malatya’ya doğru ölüm yolculuğuna çıkıyor. Elmon Hanım Sivas’ta Amerikan Halı Fabrikası’na sığınıyor, 1915’den 1919 yılına kadar burada kalarak hayatta kalmayı başarıyor. Eşi Atam Toraman, kardeşleri ve ailesi ise nerede ve nasıl öldü kimse bilinmiyor. Anne tarafından büyükanne ve büyükbaba da Tehcir yolunda ölüyor. Dikran Amca ile yaptığım görüşmelerde: “Annemler yedi kardeşti, Tehcir’de iki kardeşi hayatta kalabilmiş ben onları tanıdım. Tehcir’de ölen annemin dayısı Ordu’nun ilk eczacısı.” demişti. Diğer dayısı Boğos Ölmezyan ise bakırcı olarak İstanbul’da yaşadı ve öldü. Çocukları yoktu. Şişli Kurtuluş’ta yıllarca Dikran Amca’ya ait olan evde yaşadılar.

Her şeyin incesi, insanın kabası dayanaksızdır. Cenaze sonrası sokak ismi değişikliği talebine ilk olarak Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Hilmi Güler ve Altınordu Belediye Başkanı Aşkın Tören ile başladık ama hemen Dikran Toraman’ın baba evini isteyerek bunun bir karşılığı olacağını hatırlattılar bize. Evin karşısında ki arazinin peşine de muhtar düştü çocuk park yapalım diye! Valilik ve Belediye beslemesi vakıflar, dernekler ve ne idiğü belirsiz kurum ve kuruluşlar da sanki varisi eşi ve kızı yokmuş gibi, yapının restorasyon karşılığında 40 yıllığına kendilerine tahsisini istediler. Sırrıpaşa Caddesi (Fidangör) üzerinde bulunan Ardem Teyze’nin eczanesi (İtimat Eczanesi) ve üstünde Dikran Amca’nın muayenehanesinin bulunduğu yapının peşine de “Canım Dikran Abim” güzellemeleri yapan avcılar düştü. Malına mülküne gösterilen ilgi ve alakanın yarısı, evinin bulunduğu sokağa isminin verilmesi üzerine gösterilseydi eğer bugün ismi 100 metrelik o sokağa çoktan verilmişti. Ayrıca Ordu Tabipler Odası ve Ordu Eczacılar Odası’da ölü numarası yapmaya hâlâ devam ediyor. Ordu’da bir basın yok! Zinciri kime bağlı olduğu belli olmayan, düğün davetiyesi basarken gazetede çıkaran kasaba gazetelerinin taşra kurnazı sahipleri var onlar da daha kentte Arkeoloji ve Kent Müzesi dahi yokken, evi hedef göstererek “Müze Yapalım!” gibi haberler yapmaya başladılar. Ne müzesi olduğunu kimse bilmiyor! Tüm olanlar yetmiyormuş gibi bir de “Toraman Kardeşleri” Ordulular okuttu haberleri dolaşıma sokuldu! Herhalde 1942 Varlık Vergisi’nde Toraman ailesinin malına mülküne çökenler okuttu çocukları! Ordu’da Varlık Vergisi (1942) dönemi Toraman ailesinin yaşadığı akıl dışı, hukuk dışı, vicdan ve etik dışı süreci Dikran Amca anlatmıştı:

“Varlık Vergisi döneminde Doktor Sefer Altan’ın abisi İsmail Altan tahsilat sorumlusuydu. Aynı zamanda Ordu Belediyesi’nde vezne müdürüydü. İsmail Altan babamın samimi dostu idi, her öğlen yemeğinden sonra dükkana gelir kahvesini bizde içerdi. 1942’de Varlık vergisi çıktığında savaş zamanı dükkanda mal yok, mülk yok, çalışan yok bir gün geldi kahvesini içerken tezgahın arkalarına bakmaya başladı babam dedi ki 'Bey ne arıyorsun?', 'Hamam tası arıyorum' dedi, kalktı gitti. 15 gün sonra babama 15 bin lira varlık vergisi vurdular. O sırada dükkanda olan manifaturacı Hacı Karekin Efendi’ye de haber geldi, ona 50 bin lira varlık vergisi vurmuşlar. Babam 15 gün içinde ödeyemediği için babama 500 lira, Karekin Efendi’ye ise 5 bin lira ceza geldi. Ordu’da Tahıl Pazarı’nda Nezirlerin karşısında üç tane dükkan var köşeye kadar, o dükkanları babam yok parasına Sarı Hafız diye birisine sattı. Ordu Belediye Reisi İbrahim Türkmen vardı, Kazım Türkmen’in amcası, o yardım etti. Osman Ağa yardım etti, Aşkale’ye gitmekten kurtuldu babam. İsmail Altan biz parayı ödedikten sonra gelip kahvesini içerken babama bugün gibi aklımda aynen şöyle dedi: 'Ulan Gavur, bizi atlattın, seni biz Aşkale’ye süremedik.' Yüzüne karşı… O lafı babam ölene kadar unutmadı."

Aylar geçti ve yerel seçimlerde Aşkın Tören gitti. Yerine yıllar sonra değişim umuduyla CHP’nin genç Altınordu Belediye başkan adayı Ulaş Tepe geldi. Bu sefer süreci onunla tekrar başlatmak istedim ve sokak ismi değişikliği için bir dilekçe verdim. Gelen cevap; Sokak ismi verme yetkisinin Büyükşehir Belediyesi’nde olduğunu söylemek oldu. Onu bizde biliyoruz! Arkadan dolanmayı tercih ettiler. Oysa ki Altınordu Belediyesi sınırları içerisinde olan ev için istenen sokak ismi değişikliği Altınordu Belediye Meclisi’nde oylanıp, Ordu Büyükşehir Belediyesi’ne iletilse ki böyle olmalı, kamuoyu oluşturulur ve bu kimlik utancına ortak olunmazdı ama Altınordu Belediye meclisinde “Bize getirisi götürüsü ne olur” sözleri duyuldu!

Belediye başkanlarımız patolojik denecek ölçüde milliyetçi. Gelen gideni aratır sözü gerçekleşti ve CHP’nin içinden kimlik milliyetçisi bir çocuk çıktı. Onun da bir süre sonra utanmadan aileden evi istediği ortaya çıktı. Aile durumu üzüntüyle karşıladığını söyledi. Ordu’da zihniyet değil sadece parti değişimi yaşandığını, Ordu’nun çok kültürlü tarihi ve geçmişi konusunda 100 yıllık perdelemenin partiler üstü bir kimlikçi zihniyetle devam ettiğine şahitlik ettik, hâlâ da ediyoruz...

Ordu'da 1913'te ilk matbaayı kuran ve Osmanlı Ajansı gazetesini çıkaran Karnik Kalayciyan ismi basın tarihinde yerini alamıyor! Onlarca Ermeni ve Rum çeşmesi var restorasyonu yapılmıyor! Ordu kent kimliğini oluşturan Ermeni (Zaferimilli) ve Rum (Taşbaşı) mahallerinde bulunan yapılar hikayeleri ile yaşatılmıyor! Ermeni ve Rum kiliselerinin ve Okullarının ismi değişiyor, yapılarda bulunan izler yok ediliyor. Kostas Efendi’nin Konağı Sarı Konak, Zahare’nin (Tokatliadis) Konağı Çocuk Kütüphanesi, Hekimyanların Konağı Saatçi Hafız Efendi Konağı oluyor. Yason Burnu, Kurul Kalesi ve nice tarihi bölge ve üzerinde bulunan çok kültürlü mirasımız kimliksizleştiriliyor.

Yıllar geçiyor Doktor Dikran Toraman ve Eczacı Ardem Toraman’ın ismi bir türlü yaşadıkları evin sokağına, vefatlarının üçüncü yılında hâlâ verilemiyor ama;

“Doktor Mehmet Hilmi Memecan’ın, Doktor İsmail Engin’in, Doktor Mürüvet Sıtkı’nın, Doktor Gündüz Çelebioğlu’nun, Doktor Fahrettin Önsel’in, Doktor Sadık Ahmet’in, Eczacı Kani Arslan’ın ismi verilebiliyor! Sıtkı Çebi yaşarken ismi evinin bulunduğu sokağa verilebiliyor, Temel Uzlu ismi verilebiliyor, Bahriye Üçok ismi verilebiliyor, Kahraman Sağra ismi verilebiliyor, Sıtkı Can ismi verilebiliyor, Gazeteci: Bilal Köyden’in, Kazım Vardar’ın ve Alaattin Benal’ın ismi verilebiliyor! Hacı Mustafa Katırcıoğlu ismi verilebiliyor, Bekir Sıtkı Pamuk ismi verilebiliyor, Şakir Çoruh ismi verilebiliyor, Edibe Akyol ismi verilebiliyor, İdris Gürsoy ismi verilebiliyor, Veysel Akgün ismi verilebiliyor, Muhsin Tercan ismi verilebiliyor, Arif Hikmet Onat ismi verilebiliyor, Şükrü Efendi ismi verilebiliyor, Serdar Zade Mustafa Efendi ismi verilebiliyor, Reis İ. Hakkı Gürsoy ismi verilebiliyor, Tevik Çağlar ismi verilebiliyor, Furtun ailesinden ismi verilmeyen kalmıyor…"

Yukarıda ki birçok isimle karşılaştırma yapmak istemem ama bu kente çoğundan daha fazla emeği ve katkısı olan Doktor Dikran Toraman ve kardeşinin ismi Ermeni kimliğinden verilmiyor.

Doktor Dikran Toraman’ın sadece Ordu’da değil ilçe ve köylerde de yıllarca ücretsiz olarak baktığı hastalar, Orduspor’da 20 yıl boyunca sürdürdüğü saha doktorluğu, Eczacı Ardem Toraman’ın raf eczacılığının olmadığı dönemde hazırladığı ve herkese şifa olan ilaçlar, bu topraklara olan sevgileri, emekleri ve tüm kimliklerin üstünde olan var oluşları 150 yıllık baba evlerinin bulunduğu sokağa isimlerini vermek için yeterli olmuyor.

Hatırlamayı ve hatırlatmayı “beyhude bir çaba” olarak görmek yerine ahlaki ve vicdani bir sorumluluk olarak içselleştirmemiz gerekiyor. Biz de doğduk, büyüdük, yaşlanıyoruz, bu dünyadan gelip geçiyoruz ama hatırlamanın, gerçekleri haykırmanın vicdanı sorumluluğu tüm kimliklerden sıyrılmaktan, insan olmaktan geçiyor. Madem “Kurtuluş Yok Tek Başına!” Madem “Herkes için Adalet!” Madem “Her şey Çok Güzel Olacak!” O zaman önce kendi evimizin önünü süpüreceğiz! Bu kentin Valileri, Milletvekilleri, Belediye Başkanları unutulur gider ama Dikran ve Ardem Toraman kardeşler nesiller boyu dua ile hatırlanıp, sevgiyle yâd edilir.






Bu haber t24 kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı (t24) ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(t24). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+