Sarkis ile sanat ve mekân uzerine -  
 
	
 
	
	
	 
	 
	
	Kendine ozgu estetik anlayisiyla yerlesik sanat akimlarinin disinda kalan sanatciya  Fransa da sanat ve edebiyat dunyasinin onde gelen kisilerine sunulan “Sanat ve Edebiyat  nisani verildi. Daha once bu nisanin verildigi sanatcilar arasinda Picasso  Yasar Kemal ve Luis Bunuel gibi ustalar bulunuyor.
Yasamini Fransa’da surduren Ermeni asilli cagdas Turk sanatcilarindan Sarkis  dogup buyudugu Istanbul’da ozlem gideriyor... Yasadigi evin hatiralariyla kolkola gecmisiyle yuzlesirken  bir yandan da “yeni” fikirler filizleniyor belleginde... Cunku “mekân heykeltrasiyim” diye tanimladigi sanat kimligi “gercek” mekânlarda hayat buluyor. 
       Pek ortalikta gorunmeyi seven bir sanatci degilsiniz ama eserleriniz dunyanin onemli muze ve galerilerinde sergileniyor. Kisacasi eserleriniz sizin adiniza konusuyor. Bu kadar taninan bir sanatci olanizi neye bagliyorsunuz?
       Ben bu isi yapabilir miyim yapamaz miyim diye bir soru sormuyorsunuz. Mesela siz asik oldugunuz zaman ben bu kizi sevebilir miyim  sevemez miyim diye bir soru sormuyorsunuz. Yani dogal bir sekilde oluyor. Bu dogalligin icinde oldugunuz zaman yuzmeye basliyorsunuz ve surekli calisiyorsunuz. 
       Akademiyi 60’ta bitirdim. Yani 60’tan beri yahut daha oncesinden beri surekli calistim isimde  belki uyurken de calisirim. Bu bir calisma meselesidir  kendimi sorgulama meselesidir ve kendi kendime olma meselesidir. Ondan sonra kendi isinizle dunyaya bakip kendi isinizle konusma meselesidir. 
       Ermeni asilli olmaniz ve Fransa’da yasiyor olmaniz sanatiniza nasil yansidi? 
       Sorun kalkip Paris’e gitmek degil. Ben 200 kentte sergi actim. Yani Cin’de  Kore’de  Japonya’da ve oraya kendinizi tasiyorsunuz. Dolayisiyla yetisme yerinizle birlikte tasiyorsunuz. Bir yerde kafaniz olusmus  nelerle beslenmis? Gidiyorsunuz ve o yoreyle konusuyorsunuz. Mesela yaptigim islerin hepsi soyut bir mekânda yaptigim isler degil  somut bir mekânda konusan isler ve somut mekân derken onun mimarisi var  o mimarinin bir bellegi var  o yerin de o yere bagliligi var ve yere baglilikta bir kultur olayi var. Yani sizin kalkip kulturle konusacak bir yere gelmeniz gerekiyor. Bir tur konusma bu... 
       Yaptiginiz is aslinda enstelasyon yani yerlestirme sanati. Mekan ve bellek kavramlari calismalarinizin ana kaynagini olusturuyor. Siz kendi sanatsal kimliginizi nasil tanimlarsiniz?
       Ben ressam degilim. Mekân heykeltrasiyim desem daha dogru olur. Dolayisiyla bir tuval aldiginiz zaman soyut bir mekândir  herkes o tuvali alabilir. Bir alan degildir. Benim islerim daha cok varolan mekânlarla doguyor. Mesela bir muze benden sergi istedigi zaman  ilk basta gidiyorum muzenin mekânina bakiyorum. Benim yaptigim is “Yerlesterme Sanati” diyecegim. Yerlestirme kelimesinin yanina sanati koyuyorum. Yani bir resim sanati  heykel sanati  muzik sanati gibi bu da bir yerlestirme sanati. Bunu ben 60’larin sonundan itibaren yapiyorum ki bu yerlestirme sanati 60’larda dogdu.
       Mekânlarda is yapmadigim zaman  hani diyorum ya surekli calisirim. Bir de insanin kendini besledigi bir kaynak vardir. Mesela muzisyenler gam yaparlar  piyano calarlar vs. Ipin ucunu birakmama meselesi vardir. Ben bir takim objeler uretirim. Suluboya yaparim. Yaptigim islerde cok renkli isiklar da kullanirim. Renkli camlardan suzulen isik ornegin; yani isigin renkli filtrelerle renklesmesi. Suluboya tekniginde de vardir. Yani suyu aliyorsunuz  seffaf suyu biraz boyayla karistiriyorsunuz. Mesela ben su icinde suluboyalar yapiyorum ayni zamanda ve onlarin filmlerini cekiyorum. Cok moda bir laf vardir multimedya deniyor. Yani degisik seylerin birbiriyle konusmasi. Ben daha cok yaptigim islerin aralarina konusmasini da ilave ediyorum  bunun arasini yapiyorum  orkestra sefligini de yapiyorum. 
       Calismalarinizda hep ‘ilk’e donme egilimi var... 
       Tabii bunlar benim gecmisimdeki bir takim olaylara bagli. Yani bunda ilk yerlestirmeyi yaptigim zaman cogu kisi bu adam Bati’ya gitmistir  burayla iliskisini kesmistir diye dusunebilir. Halbuki ben hicbir zaman iliskimi kesmedim. Kestiginiz zaman nefessiz kalirsiniz  nefessiz kaldiginiz zaman da donarsiniz. Yahut da kafanizi  ruhunuzu baska bir yere sattiginiz zaman siz olamazsiniz. Ben de butun bu calisma nosyonunun olusturdugu objeleri buldum. Mesela babam kasapti. Zaten 100 metre otede dukkâni vardi. Amcamin bir kunduraci dukkâni vardi  ayakkabi yapardi. Caylak Sokak’taydi o da. Yedi sekiz yaslarindaydim. Dukkânina her yaz calismaya giderdim. Calismayi ogrenme degil mi? Ailede yazin tatile gitme aliskanligi yoktu. Peder kasapliktan gittikce parasal bakimdan iyi duruma geldigi halde surekli bir “calisma” dusuncesi vardi. O calisma temposu ben de hâlâ var. Bir de gelismemis ulkelerde “atma” diye bir olay yoktur. Benim o dukkânda yaptigim is  yere dusen kivrilmis civileri duzeltmekti. Yani siz kalkip ziyani onluyorsunuz ve kullanilmayan seyi devreye sokuyorsunuz. Benim calismalarimda bu halen vardir. Hicbir sey atmam. Kullandigim malzemeler tekrar devreye girer. Yaptigim yerlestirmeler muzelere satilmis olsalar bile  onlar baska bir muzeye gittigi zaman icrasini tekrar ben yaparim  bu olene kadar boyle... 
Buyudugunuz evdeki objeleri ulkemizde ve yurtdisinda “Caylak Sokak” adi altinda bir projede kullandiniz  ardindan da orijinal mekânina geri tasidiniz. Ileride burasi icin bir planiniz var mi?
       1986’dan bu yana burada yaptigim ilk yerlestirme diyebilirim. O yil baska bir galeride sergilenmisti. Ve bu esyalari orijinal mekânina yani annemin olmeden once yasadigi bu eve tasiyarak  Caylak Sokak yerlestirmesini  Caylak Sokak’a getirmeyi yegledim. 
       Simdiye kadar Turkiye’de bir cagdas muze kurulamadi. Birtakim kisiler kurmak istedi ama daha tam oturmus degil. Sonra umumiyetle sanatcilar oldukten sonra kalkip isleri alinir. Tevfik Fikret’in Asiyan’daki muzesi gibi. Yasadigin  buyudugun yerde olusmus bir isi disarida gostermissin  bir galeride  muzede gostermissin  bunu sen dogal oldugu mekâna davet ediyorsun. Yani annem sagken burasi 5 sene bos kaldi. Caylak Sokak’i  Caylak Sokak’a tasidigim zaman bir totoloji oluyor burada  ikisinin birlesmesinin konusmasi nasil oluyor? Simdiki durumda bir sessizlikte. Bu sessizligi seviyorum. Fakat birtakim kisilerden sunu dusunmelerini istedim: Burada dort koltuk var  sandalyeleri kaldirdim. Masinin ustunde yaptigim islerin fotograflari var. Odada icki icilebilir  yahutta dort kisi burada oturup konusabilir  tartisabilir. Benim hakkimda arastirma yapmak isteyenler icin kucuk bir kutuphane hazirlamak istiyorum. Gelip calisabilirler  genclere acik bir yer burasi gelip sanat ya da baska konular uzerinde tartisabilirler. Fizik olarak var olan gercek ve otantik bir mekân burasi... 
       Turkiye’deki kulturel zenginlikten sanatiniz ne olcude etkileniyor?
       Ozgurluk dusuncesi olmadan sanat olmaz. Sansur diyoruz  muzelerimiz yok diyoruz  galerilerimiz yeterli degil diyoruz ama inanilmaz bir zenginlik var burada. Mesela ben Bursa Ulu Camii’yi gormeye gittim. Her sene Selimiye’ye giderim. Benim icin dunyanin en buyuk basyapiti  mimarisi Sinan’in Selimiyesi’dir. Her sene giderim... 
       Beslendigim muddetce burasi benim icin cok onem tasiyor. Ulu Camii’yi ziyaret ederken inanilmaz demokratik bir yer olarak algiladim. Havuz  sular  konusanlar  bir kadinla bir adam oturmus sohbet ediyor  yaninda biri duasini yapiyor  disaridan gecenleri goruyorsunuz  bir oglan oturmus kitap okuyor. Havadan sudan konusuyorsunuz. Hatta Ayasofya icin bir proje yapmak istiyorum yillardir  onu nasil tatbikata gecirebilirim diye dusunmeye basladim.
	
	 
Bu haber  kaynağından gelmektedir. 
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı ()  ve yazarına ait olup,
 bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com