Helen in Hikâyesi -  
 
	
 
	
	
	 
	 
	
	Kendilerini kuvvetli bir bicimde Turk olmakla tanımlayanlar Helen iki gibi hikayelerle yeni baglantı noktaları gelistirebilecekler ve katillerle aralarına mesafe koymayı basaracaklardır. 
Asagıda anlatacağım hikaye  Tahran da  1940 lı yıllarda yasanmıstır  İkinci Dunya Harbi yeni bitmistir. Helen  Ermeni bir kız; okulda bircok arkadası var ama bir tanesinin yeri ayrı  onunla cok ozel ve sıcak bir iliskisi var. Bu arkadası bir gun Helen i kendi evine  doğum gunu partisine cağırıyor. Helen  sevincle daveti annesine bahsediyor ve onun da bu habere sevineceğini zannediyor. Oysa durum hic de oyle olmuyor.
Helen in annesi  Helen e arkadasının bir Turk olduğunu hatırlatıyor ve Turkler senin buyuk babanı oldurduler  diyor. Annenin anlattığı hikayeye gore  dede at ustunde  kız kardesinin elini tutarak giderken  Turkler dedeyi arkadan vurmuslar. Anne  senin bu Turkun doğum gunune gitmen dedenin hatırasına uygun dusmez  der. Anne  Helen in  okulda veya dısarıda bu Turkle arkadaslık yapabileceğini ama onun evine gitmesine asla izin vermeyeceğini soyler.
Bunun uzerine Helen  arkadasından ozur diler ve bir bahane uydurarak daveti kabul edemeyeceğini soyler. Fakat Turk arkadası  Helen i o kadar cok sevmektedir ki  onun icin doğum gunu partisini erteler. Helen gene bir bahane uydurur. Doğum gunu partisi Helen icin ucuncu defa ertelenince Helen artık kacıs olmadığını anlar ve Turk arkadasına hikayenin doğrusunu anlatır. Arkadası Turk olduğu icin onun evine gelmesi mumkun değildir.
Ertesi gunu  Turk arkadasın annesi Helen lerin kapısını calar. Helen in annesi  Turk kadını gorunce cok sasırır ve biraz da rahatsız olur. Kadın iceri girmek istediğini soyleyince de reddedemez ve misafiri iceri davet eder.
Turk kadın son derece sakin ve soğukkanlıdır ve birtakım duyguları kuvvetle bastırıyor gibidir. Kadın doğrudan konuya girer. Evet  ben Turkum  der. Fakat benim babam da olduruldu. O karanlık gunlerde  Ermenilerin hayatları tehlikede iken  benim babam Ermenileri kurtarmak icin calıstı. Ermenilerin sınır otesine kacmalarını ve ozgurluklerine kavusmalarını sağladı. Onbir defa bu isi basarıyla gerceklestirdi ve 12. seferi organize ederken Turk otoriteleri tarafından yakalandı ve olduruldu. Babamı sehir merkezine getirdiler ve orada kursuna dizdiler. simdi de sen  kızının bizim eve gelmesine izin vermiyorsun  nasıl yaparsın bunu? 
Kadın hikayesini bitirdiğinde her iki anne de ağlamaktadır. Annesi  Helen e istediği zaman Turk arkadasının evine gidebileceğini soyler. Helen daha sonra buyur  Kanada ya goc eder. Bu hikayeyi hic unutmaz ve herkese anlatır.
Yukarıdaki hikayeyi Zoryan ın Internet sayfasından aldım (aynen cevirmekten cok  hikayeyi aktarmayı tercih ettim.) Zoryan bu tur hikayeleri toplamak ve baska bir tarih konusunda malzeme biriktirmek istiyor.
Aslında hikayenin cok fazla ilginc bir tarafı olmadığı soylenebilir. Bunun gibi  yuzlerce  binlerce hikayenin olduğunu biliyoruz. Amacım  Amerikan filmlerindeki gibi  kotu Turk karsısında iyi Turk hikayeleri anlatmak değil. Asıl Turklerin iyi Turkler olduğunu iddia etmek hic değil. Gecen iki yazıda ele aldığım  kolektif kimlik konusunda onemli olduğuna inandığım bir hususun altını cizmek. Kendilerini kuvvetli bir bicimde belli ulus grubuna dahil edenler  soykırım gibi kolektif grup adına islenen cinayetlerde tavır almakta zorlanmaktadırlar. Kolektif grup adına cinayet isleyenlerle araya mesafe koymanın zorluğudur burada ele aldığım.
Holocaust ve Soykırım konularında bir otorite sayılan Yahuda Bauer e gore  Almanya  kontrolu altında tuttuğu bolgelerdeki Yahudi nufusunun yuzde 66 sını imha etmistir. Rwanda da bu sayı yuzde 80 civarındadır  Ermeni soykırımında ise  hangi sayıları esas alırsanız alın  nufusun yarıya yakınının imha edildiği tahmin edilmektedir. Eğer Ermeni nufusun yarısı  imha edilmekten kurtuldu ise  bunda Turk  Kurt  Arap  Anadolu nun Musluman nufusunun onemli bir payı vardır.
Yapılması gereken  bu hikayelere de hak ettikleri yeri ve değeri verebilmektir. Boylece kendilerini kuvvetli bir bicimde Turk olmakla tanımlayanlar yeni bağlantı noktaları gelistirebilecekler ve katillerle aralarına mesafe koymayı basaracaklardır. Almanya bu bakımdan onemli bir ornek teskil eder. Bugun  Holocaust tan soz ederken  Nazizm onemli bir kavram olarak kullanılır. Bu kullanıs  Almanlara  kendileri ile 1930-40 lı yılların Almanları arasına onemli bir mesafe koyma sansı verir.
Eğer kitlesel destek itibarıyla bir kıyaslama yapmak gerekirse  Nazilerin kitle desteğinin ittihatcılarla kıyaslanmayacak derecede yuksek olduğu herkesce kabul edilir. Naziler  toplumun buyuk coğunluğu tarafından desteklenen bir imha programını hayata gecirdiler; ittihatcılar  hicbir zaman Anadolu nun Musluman halkı nezdinde coğunluğa sahip olamadılar. Yaptıkları eylemin halkın ne kadarı tarafından desteklendiği  bizim icin bilinmez bir soru olarak durmaktadır. Ama en azından  soykırım sırasında  Ermeni mallarının yağmasını ozel olarak tesvik etmelerinden  kitlesel desteğin fazla olmadığı sonucunu cıkartabiliriz. Yaptıklarının yeterli desteği bulamayacağını tahmin eden ittihatcılar  din konusunu ozel bir propaganda malzemesi olarak kullanmıslar ama bunun da yetmeyeceğini gorerek  halkı yağmaya tesvik etmislerdir. Yağma  Anadolu nun Musluman halkını suca ortak etmek icin onlara verilmis bir rusvet olarak kabul edilmelidir. Ermeni mallarının yağması bir sus payı  bir rusvet islevini gormustur.
Bana gore  bugun Anadolu insanı  ittihatcı katiller ile arasına  Almanların Nazilere koyduğundan cok daha kolay mesafe koyabilir. Eğer Turkler  katillerle aralarına mesafe koymayı basarırlarsa  hem katil olarak suclanma duygusundan kurtulacaklar  hem de gercek katillerin Turkler değil  ittihatcılar olduğunu daha cabuk goreceklerdir.
Bir konuda yanlıs anlasılmak istemem. Amacım  vaktiyle Damat Ferit Pasanın veya Mustafa Kemal in yaptığı gibi  asıl suclu tepedeki uc-bes ittihatcı cete mensubudur; Turk halkını suclayamazsınız. Bu halk masumdur  gibi bir tavır gelistirmek değildir. Amacım  Turkler masumdur veya Turkler suclu ve katildir gibi genel ifadelerin yetersiz ve yanlıslığını gostermektir. 
Kavramların bu tarz kullanılısı  karsı cıktığımız  milliyetci soylemin yeniden uretilmesinden baska birsey değildir. Asıl mesele  sorunu  suclanma veya aklanma mantığının dısına cıkartabilmektir. Eğer bugunku kusaklar  meselenin  suclanma veya sucsuz olma ile alakalı olmadığını fark ederlerse  toplum olarak sorumluluğumuz uzerine daha rahat konusabiliriz. Katile katil demenin bu kadar zor olmadığını anlamamız gerekiyor.
Taner AKCAM
	
	 
Bu haber  kaynağından gelmektedir. 
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı ()  ve yazarına ait olup,
 bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com