Devlet karsısında yurttas - Haber Arşivi 2001-2011
05 Mayıs 2025 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Ահեկան / Օր : Ահրանք / Ժամ : Առաւօտ

Haber Arşivi 2001-2011 :

27 Ekim 2004  

Devlet karsısında yurttas -

Devlet karsısında yurttas

Azınlıkların kendilerine tanınmıs haklardan yararlanması ve ihlal durumunda yaptırım istemesi vatan hainligi degil yasalarca guvence altına alınmıs hakların mesru talebi olarak gorulmeli Avrupa Komisyonu Raporu ile alevlenen tartısmalar azınlık haklarını bir kez daha ait olduğu hukuksal zeminden kaydırarak siyasi malzemeye donusturdu. Oncelikle sunu vurgulamak yerinde olacak: Bir ulkenin hukukunda azınlık statusune sahip olmak soz konusu azınlıklara devletin tanımak ve korumakla yukumlu olduğu haklar getirir. Bu azınlıklara ait bireylerin kendilerine tanınmıs haklardan yararlanması ve bu hakların ihlali durumunda yaptırım talep etmesi vatan hainliği değil yasalarca guvence altına alınmıs hakların mesru talebi olarak gorulmeli. Ayrıca resmi azınlık statuleri olmayan diğer azınlıkların devletten hak istemesi vatandas-devlet iliskisi cercevesinde yapılan mesru ve demokratik bir talepten oteye gitmez. Soz konusu talebin yapılıp yapılmayacağına dair karar devlet tarafından değil azınlıkların kendilerince verilir. Nihayetinde azınlık olmak sayı hesabına dayalı bir nicelik meselesi değil toplumun geri kalanından farklı dil din ve/ya etnik ozellikler tasıyan bu farklılıkları kimliğinin ayrılmaz parcası sayan ve yasatmak isteyen bireylerin tercihine dayalı oznel bir durum. Kurtler ve Aleviler Kurtler ve Alevilerin azınlık olarak betimlenmesini onlara yapılan bir hakaret olarak değerlendirmek demokratik hukuk devletinin prensiplerine ters dusen bilimsellikten yoksun ve Lozan dan beri azınlık olarak tanınan gayrimuslim Turkiye vatandaslarını rencide eden son derece tehlikeli bir yaklasım. Bu tavır ile hem yuzyıllardır bu topraklarda yasayan ve vergisini odeyerek askerliğini yaparak okuyarak ureterek ulkeye bağlılığını tartısmasız gostermis olan on binlerce Turkiye vatandası azınlık oldukları icin asağılanmıs oluyor hem de diğer azınlıklara hak talep etmemeleri icin gozdağı veriliyor. Ustelik bu yaklasım daha sağduyulu olması beklenen kesimlerden Kurtler ve Alevilerin bu kendini bilmez Avrupalılara haddini bildireceği ongorulerek destek goruyor. Azınlıklara kendilerini doğrudan ilgilendiren bir konuda tartısma hakkı tanımayan olası farklı gorusleri ve alternatif cozum onerilerini bastan sindirmeye calısan ve gayrimuslim vatandaslar orneği uzerinden azınlık statusunun kucumsenecek bir sey olduğunu iddia eden bu yaklasım son derece anti-demokratik. 81 senedir hukuk sistemimizin parcası olan Lozan ı icimize sindiremeyisimiz gayrimuslim Turkiye vatandasları hakkında yapılan dupeduz ırkcı ifadelerin adalet suzgecimize takılmadan gozumuzun onunden gecmesinden belli değil mi? Lozan yanlısları Bu noktada Lozan hakkındaki yanlıs kanılara bir kez daha isaret etmek gerekiyor. Birincisi Lozan daki azınlık tanımı o zamanın uluslararası hukuk standartlarının da gerisinde. 1. Dunya Savası nın diğer yenik devletleriyle imzalanan benzer anlasmalarda yer alan etnik dilsel ve dinsel azınlıklar kavramı Lozan a gayrimuslim azınlıklar olarak yansıdı. Boylece İslam ın icindeki Alevi azınlık ve Kurt Arap Cerkez Bosnak Roman gibi etnik ve/ya dilsel azınlıklar azınlık tanımının dısına alınıverdi. Yani bize dayatıldığı icin ofke duyduğumuz Lozan daki azınlık tanımı aslında Turkiye nin Turk-İslam politikasının urunu. İkincisi sadece Ermeniler Rumlar ve Yahudiler e azınlık statusu verildiği yolundaki kanının aksine Lozan gayrimuslim azınlıklar arasında ayırım yapmaz. Dolayısıyla dini eğitim ve sosyal kurumlarını kurmaya Ermeniler Rumlar ve Yahudiler kadar hakları olan Suryaniler Bahailer ve Keldaniler gibi diğer gayrimuslim azınlıkların Turkiye yasalarınca guvence altına alınmıs olan hakları ihlal ediliyor. İhlal noktaları Ucuncusu Turkiye nin pratikte azınlık olarak tek tanıdığı Ermeniler Rumlar ve Yahudiler bile Lozan da kazandıkları haklarını butunuyle ve ozgurce kullanamıyor. Orneğin gayrimuslim azınlıkların dini ve eğitim kurumlarının Vakıflar Genel Mudurluğu ne bağlı olması uzerinden sağlanan devlet denetimi Lozan ın azınlıklara kendi kurumlarını idare hakkı tanıyan 40. maddesini ihlal eder. Dorduncusu Lozan da verilen haklar gayrimuslim vatandaslar ile sınırlı değil. Antlasmanın 39. Maddesi Turkceden baska dil konusan Turkiye vatandaslarına mahkemelerde kendi dillerinin sozlu kullanımı icin yeterli olanakların sağlanması hakkı tanır (fıkra 5). Hatta Lozan butun Turkiye vatandaslarına ozel iliskilerde ticarette dinde basında her turlu yayında veya kamusal toplantılarda istedikleri dili kullanma hakkı (fıkra 4) tanır. Ayrıca Turkiye de oturan herkes(e) din ayırımı gozetilmeksizin kanun onunde esit(lik) hakkı verir (fıkra 2). Sonucta Turkiye bir yandan kendine has azınlık politikalarına mesruiyet sağlamak icin yasal dayanak olarak kullandığı Lozan ı diğer yandan sistematik olarak ihlal ediyor. Bu noktada sunu vurgulamakta fayda var: Lozan ve benzeri anlasmalardaki cemaat esaslı azınlık tanımı Milletler Cemiyeti azınlık rejiminin urunu olarak evrensel insan hakları hukukundan once gelisti. Avrupa Komisyonu raporunda yer alan azınlık kavramını 1920 lerin anlayısı ile ele almak 1945 ten sonra BM catısı altında olusan insan hakları hukukunun azınlık hakları uzerindeki etkisini goz ardı etmek olur. Soğuk Savas ın ardından hız kazanan bu etkilesimin ortaya cıkardığı yeni yaklasım hem bireyler arasında dil din ve ırk ayrımcılığı yapılmamasını hem de azınlık kulturlerinin korunması ve azınlıkların kamu hayatına aktif katılımları icin devlete pozitif yukumlulukler verilmesini ongorur. İste Komisyon raporunda sozu gecen azınlık kavramı da bu iki ayaklı felsefeye dayanır: butun vatandasların insan haklarından yararlanabilmesi oncelikle bireyler arasında gercek esitlik sağlanması ile olur ve bu da azınlıklara yasal ayrıcalıklar verilmesini gerektirebilir. İlk bakısta birbirleriyle celiskili gorunebilen esitlik ve pozitif ayrımcılık kavramları birbirini tamamlar; ilki diğerini haklı kılar ikincisi de ilkinin sağlanması icin gerekli gorulebilir. İkinci sınıf a ret İcinde bulunduğumuz durumu bu cercevede değerlendirmek hem Aleviler ve Kurtlerin neden azınlık statusu istemediklerini anlamamıza hem de bu kesimlerin taleplerini karsılamak icin cozum uretmemize yardımcı olur. Azınlık statusunun ikinci sınıf vatan-das olmayla es tutulduğu bir ortamda azınlık olarak adlandırılmaya gosterilen tepki doğal -ama gayrimuslim vatandaslar acısından uzucu. Ote yandan Aleviler ve Kurtlerin kimlik ve kulturlerinin tanınması ve yasatılması icin devlete yonelik haklı yasal talepleri olduğu da bir gercek. Kurtlerin talep ettiği dil hakları coğunluktan etnik ve/ya dilsel olarak ayrısan bireylerin toplumsal yasama esit olcude katılımını ve kulturlerinin devamını amaclar. Alevilerin zorunlu din derslerinin kaldırılması gibi talepleri ise herkese tanınan anayasal din ozgurluğu hakkını kullanma isteğinden ibaret. Dolayısıyla Aleviler ve Kurtler kendilerine azınlık hakları verilmesini değil Turkiye de algılandığı anlamda azınlık olarak adlandırılmayı reddediyor. Cemaat yerine yurttaslık İlk bakısta celiskili gorunen bu durumu siyah-beyaz değerlendirmek yerine daha nuanslı bir yaklasım mumkun. Toplumsal taleplere cemaat esaslı azınlık kavramı yerine anayasal yurttaslık esaslı insan hakları hukuku cercevesinde cozum aramak bize gereken esnekliği sağlayabilir. Bunu yaparken benzer sorunlar yasayan ulkelerin ne tur anayasal cozumler urettiğine bakmak gerekebilir. Bircok Batı Avrupa ulkesi Milletler Cemiyeti donemi azınlık rejimini benimsememis olmasına rağmen ulusal azınlıklarına insan hakları uzerinden genis anayasal guvenceler verir. İspanya Anayasası azınlık terimini kullanmasa bile ozerk toplulukların dil haklarını tanır; Belcika Anayasası ulkeyi dort dil bolgesine boler; İtalya Anayasası dilsel azınlıkların ozel yasal guvenceler ile korunmasını ongorur. Anadilde eğitimi de iceren bu guvenceler anayasal vatandaslık ilkesi icinde butun yurttaslara tanınan esitlik hakkına ek olarak sadece azınlıklara verilir. Sonucta azınlıklara ayrı bir yasal rejim ile azınlık statusu verilmese de yurttaslık esası altında anayasal tanınma ve korunma sağlanır. Mutsuz toplum Toplumun buyuk bir kesiminin neden mutsuz olduğunu anlamak icin hak ve hukukun toplumdan uzak ve soyut kavramlar değil bireylerin gunluk hayatlarını doğrudan etkileyen olgular olduğunu gormeliyiz. Dısarıdan dayatılmıs olmasına bu dayatmayı yapan ulkelerin hukukunda azınlık haklarının adı gecmemesine ve gayrimuslimleri ikinci sınıf vatandas olarak goren anlayısa bir anlamda canak tutmasına rağmen Lozan Turkiye nin gayrimuslim kulturlerinin ayakta kalması acısından son derece onemli oldu. Lozan da tanınan azınlık hakları sayesinde bu topraklarda hâlâ Ermenice ve Rumca konusuluyor kiliseler ve sinagoglar iyi-kotu ayakta duruyor. Ve Kurtler de iste bu nedenle istiyor azınlık haklarını. Tek kelime Turkce bilmeden ilkokula baslayan Kurt cocukları bes seneyi Turkce oğrenmekle gecirmek yerine bir yandan anadillerinde ilk oğretim eğitimi gorurken diğer yandan zorunlu Turkce dersi alarak ulkenin batısındaki yasıtlarıyla esit eğitim hakkına sahip olsunlar diye. Aleviler de gercek din ozgurluğune kavusmak icin istiyor azınlık haklarını; olulerini camide değil cemevinde yıkamak ve imamın değil dedelerinin okuduğu dualar esliğinde gomebilmek icin. Evrensel esaslı insan hakları hukuku ile cemaat esaslı azınlık hakları hukukunun son on bes yılda giderek ortusmesi sonucu azınlıkların korunmasına yonelik yeni bir yasal anlayıs gelisiyor. Sınırları tam olarak belirlenmemis ve belirgin bir azınlık kavramı uretmemis olsa da bu anlayıs dil din ve etnik acıdan toplumun gerisinden farklı olan ve bu farklılığı korumak isteyen azınlıkların anayasal esitlik ilkesi cercevesinde korunmasını ongorur. Azınlık haklarının islevi anayasal esitlik ilkesinin usulde esitlik ile sınırlı kalmamasını vatandasların dil din etnisite ayrımı olmaksızın toplumun her alanında ozde esit olmalarını sağlamaktan oteye gitmez. Azınlık haklarına bu cerceveden bakmak ve onları siyasi arac olarak gormek yerine mesru yasal haklar olarak ciddiye almak tartısmayı cok daha sağlıklı akılcı ve bilimsel bir zemine oturtur. Dilek Kurban: Columbia Universitesi Hukuk Fakultesi. Yazarın Turkiye deki azınlıkların anayasal korunmasına yonelik gorusleri icin: Dilek Kurban Confronting Equality: The Need for Constitutional Protection of Minorities on Turkey s Path to the European Union Columbia Human Rights Law Review Vol.151 No. 35 pp. 151-214.




Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+