Fethiye nin Anneannesi ve Orhan Pamuk - Haber Arşivi 2001-2011
04 Mayıs 2025 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Ահեկան / Օր : Մարգար / Ժամ : Հուրփեայլեալ

Haber Arşivi 2001-2011 :

28 Şubat 2005  

Fethiye nin Anneannesi ve Orhan Pamuk -

Fethiye nin Anneannesi ve Orhan Pamuk

Fethiye Cetin benim cezaevi arkadasım. 12 Eylul donemi Mamak A-Blok tan. 1980 sonrası yetisenler icin Mamak ve A-Blok bir anlam tasımayabilir ama 80 oncesini hatırlayanlar Ankara daki Mamak Askeri Ceza ve Tutukevi nin ve hele A-Blok un cagrısımlarını iyi bilirler. A-Blok a goruscu gelmis olmak bile baslıbasına bir kimliktir. Annem ve Fethiye nin annesi iste o gunlerden tanısık. Her gorus gunune acaba hâlâ sag mıyız kaygısıyla geldikleri bizi kimi zaman bir kolumuz sargılı kimi zaman tek gozumuz kapalı buldukları bazen hic goremedikleri ama her zaman itilip kakıldıkları 1980 sonları 1981 ve 1982 yılları. Ozel olarak secilmis askerlerin A-Blok koridorlarını Her sey vatan icin Her Turk asker doğar diye rap rap inlettikleri Biz asker değiliz dediğimiz icin C-Blok taki kadınlardan ayrılarak surulduğumuz A-1 koğusunun koridor duvarına bizi tek sıra dizip sayımlarda kıyasıya dovdukleri yavas vuran askerlerin bir sonraki sayıma ortadan kayboluverdikleri komutanım dedirtmek icin karsımıza zincirlerle zor zaptedilen kurt kopekleri getirdikleri erkek tutuklulara koğus kapımızın dısında etektrası kontrolu yaptıkları ve ordek yuruyusu yaptırdıkları o yıllar Stanley Kubrick in Full Metal Jacket filmini sonuk bırakacak goruntulerle doludur. Fethiye nin Anneannem kitabının duyurusunu gorur gormez hemen o hafta sonu gidip almaya niyetlenmistim. Annem benden erken davranmıs. Carsamba aksamı telefon etti. Kitabı almıs bir gecede okuyup bitirmis hakkında konusacak ama ağlamaktan lafları toparlayamıyor: Her seyi yazmıs... Anneannesi... Seher Hanım... Ermeniymis. Ermeni derken annem telefonda sesini alcaltmıstı. Bu bana dokundu. İyi etmis dedim. Birileri yazsın artık. Yazsın soylesin. Yuksek sesle bağıra bağıra soylesin. Bası derde girmese bari dedi annem. A-Blok gunlerimi hatırlayıp Girecekse girsin diye sesimi yukselttim. Yeter artık! O hızla cıkıp anneme gittim kitabı alıp eve geldim. O gece okuyup bitirdim. Okuyan herkesin yaptığı gibi bir solukta ve bitiren herkesin yaptığı gibi sondaki fotoğraflara bakarken hıckırıklarla ağlayarak. Kitabın buyusu yazarını tanıyanlar icin kolay anlasılabilir bir ozelliğinden kaynaklanıyor. Yalınlığı durustluğu mesafesi ve butun bu gorunurdeki dinginliğe karsın alttan alta insanın icine isleyen coskusu ile aynen Fethiye gibi. Adı Heranus ken Seher olan evinin kıymetli kızıyken evlatlık verilen horlanan yine de hayata kusmeyen bir kadının 95 yıllık yolculuğuna katılıp sonra birden kendinizi iste her zamanki koltuğunuzda oturmus meğerse bir kitap okurken buluvermekten duyduğunuz saskınlıktan sonra fotoğraflara bakarken hikâyenin filmini izler gibi oluyorsunuz. Sakinlesmeniz zaman alıyor. Derken kitapta bu kadar sarsıcı olan nedir diye dusunmeye baslıyorsunuz. Anlatılan hikâye kadar hikâyenin anlatılıs biciminin ve kurgusunun da carpıcı olduğunu o zaman kesfediyorsunuz. 82 yıllık mektup Kitabın hemen baslarında anılan bir mektup bu acıdan iyi bir ornek. Heranus un okula basladığı 1913 yılında babası ve iki amcası Amerika ya gidiyorlar. Heranus okuyup yazmayı soker sokmez simdi Palu nun sınırları icinde kalan Habab koyunden Amerika ya bir mektup yazıyor. Mektubun bulunus hikâyesi bir Angelopoulos filminde rastlasanız Eh bu kadar da olmaz artık diyeceğiniz turden ama butun trajik kahramanların gercek hikâyelerinde olduğu gibi hayat filmden daha sasırtıcı. Fethiye nin Agos gazetesine verdiği anneannesinin olum ilanı Fransa da yasayan ve kendisi de Habab koyunden olan Baspiskopos Mesrop Ascıyan ın ilgisini cekiyor. Gadaryanlarla uzaktan akraba olan Ascıyan arayıp ailenin izini buluyor ve boylece Fethiye anneannesinin Amerika da doğan kızkardesi Margaret le mektuplasmaya baslıyor. Margaret babası 1965 yılında olduğunde cuzdanında katlanmıs olarak bulduğu mektubun fotokopisini Fethiye ye yolluyor. Yazılısından 52 yıl sonra Margaret in 82 yıl sonra kopyasıyla Fethiye nin eline gecen iki yanındaki yazılar birbirine golge vermis bu mektubun aslını kitabın sonunda biz de goruyoruz. Heranus 1913 yılından sesleniyor: Biz de duzenli bir sekilde okula gidiyoruz ve gorgulu evlatlar olmak icin cok calısıyoruz. 1915 yılının neler getireceğini henuz bilmiyor. Omur boyu bastırılan anılar Mektubun yazılısından 92 yıl sonra kılıc artığı sozunun ne anlama geldiğini Fethiye nin kitabından oğreniyoruz: Kılıctan kurtulup da yasayabilenler yani evlatlık verilip kimliği değistirilenler. Nufus kaydına muhtedi diye not dusulenlerin yani Muslumanlığı sonradan kabul eden donmelerin oğullarının askeri okula alınmadıklarını usul usul kızgınlığa kapılmadan dayısından ornek vererek anlatıyor Fethiye. Mamak ta A-Blok koridorlarında yanyana yediğimiz sayım dayaklarını sonra koğusa girmis ellerimizi tuzlu suya basarken gırgır sayım hikâyeleriyle kendimizi senlendirisimizi hatırlıyorum. Fethiye nin anneannesini ben anlatıyor olsam oğlunun askeri okula alınmayısına dair uzuntusunden soz ederken kendimi tutamayıp araya bir-iki ironik soz sıkıstırır mıydım? İyi ki Fethiye oyle yapmamıs. Hep korumus mesafesini. Gelgitlere kapılmamıs anneannesinden rol calmamıs hikâyenin basrol oyunucusuyla yarısmamıs. Sesini hic yukseltmemis. Bu uslup kendi icimizdeki korkuları daha elle tutulur hale getirmis. Anneannesi asıl adının Heranus olduğunu Fethiye ye ilk soylediğinde bir gun jandarmanın koye gelip dedesi amcaları dayısı dahil butun erkekleri goturduğunu bir daha onlardan haber alamadıklarını annesi ve kardesleriyle birlikte yengesinin koyune sığındıklarını ancak jandarmanın oraya da geldiğini kadın erkek hepsini toplayıp Palu ya goturduklerini erkekleri kesip nehre attıklarını kadınlarla cocukları surgun yoluna dusurduklerini kafilenin gerisine kalanları sunguleyip yol kenarında bıraktıklarını anlatırken sol eliyle Fethiye nin elini sıkı sıkıya tutuyor ve sağ eliyle hep aynı hareketi yapıyor. Bacağının ust kısmında dizine doğru elbisesini utuler ya da eliyle duzeltir gibi... Bu hareketi farkında olmaksızın biteviye yineliyor. Okurken anıları bir omur boyunca bastıran bu hareketin kendinizdeki karsılıklarını birden fark ediyorsunuz incelikli bir filmde karsınızda bir karakter cizilmis ve siz o karakterde kendinizi gormus gibi oluyorsunuz. Değistirilmis adlarına silinmis gecmislerine karsın cocuklarından torunlarından bile sakladıkları kutsal gunlerini yılın aynı gunu her evde pisen yumurtalı corek otlu mahlepli aynı corekle kendi aralarında sessizce kutlayan bir geleneği sessizce yasatan kadınlar Ermeni sozcuğunu ağızlarına almaktan korkarak yaslanıp olurlerken Mamak A-Blok kapısında goruscu olmanın ne anlama geldiğini bilen bambaska kadınlar icerdeki yakınlarının sağ olup olmadığını bilemeden gecirdikleri yılların anısıyla dun komunist derken bugun Kurt ya da Ermeni derken yarın kimbilir ne diyecekken seslerini alcaltıveriyorlar. Onemli olan ne dendiği bile değil ses alcalttıran korkunun kendisi. Kusaktan kusağa genetik bir hastalık gibi aktarılan korku. Hepimizin. Bizim korkumuz. Butun bunları kitabı okur okumaz yazmak istedim. Ama Fethiye nin yazdığı Anneannem baslıbasına o kadar guzel yalın ve kendine yeterliydi ki kitap hakkında soyleyebileceğim her sey gereksiz gorundu. Sonra iste birimiz cıkıp genetik korkumuzdan yuksek sesle soz edecek oldu ve hısımla ona saldıranları her telden calarak uzerine yuruyenleri gorup de bu yazıyı yine de yazmasam artık olmazdı. Orhan Pamuk tan soz ediyorum. Nobel konusuna girmiyorum bile. Evet iyi ki soyledi hepimiz adına iyi ki soyledi diyeceğimize bakar mısınız hakkında soylenenlere? Bir milyon değil de bilmemkacyuzbin Ermeni olmus olması sayının su kadar mı bu kadar mı eylemin tek yanlı mı karsılıklı mı adının soyle mi boyle mi olması sahiden bu kadar onemli mi yoksa bastırdığımız anılarımızla yuzlesmekten korktuğumuz icin mi bahaneler buluyoruz? Elimizle eteğimizi pantolonumuzu utuler gibi hep aynı hareketi yaparak biteviye yineleyerek... Nereye kadar? FERİDE CİCEKOĞLU: İstanbul Bilgi Uni. Anneannem/Fethiye Celik/Metis Yayınları




Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+