Ben siyasetci ya da tarihci degil yazarim benim derdim insanla - Haber Arşivi 2001-2011
29 Nisan 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4516 / Ամիս : Ահեկան / Օր : Վարագ / Ժամ : Խաւարակ

Haber Arşivi 2001-2011 :

07 Mart 2006  

Ben siyasetci ya da tarihci degil yazarim benim derdim insanla -

Ben siyasetci ya da tarihci degil yazarim  benim derdim insanla

Elif Safak in yeni romani Baba ve Pic 8 Mart ta yayimlanacak. Kadinlar ve Ermeni sorunu ustunden kimlik kavramina odaklanan Safak: Soykirimi tanimak ya da tanimamak meselesi degil bu. Ben tarihci diplomat ya da siyasetci degilim; yazarim. Benim derdim insanla onlarin zihin kaliplarini kirmakla ilgileniyorum Iki aile... Ikisi de kadinlarla dolu. Sevdiklerini bogarcasina seviyorlar. Mutfaklarindan benzer kokular yukseliyor. Kaynaklari baska olmakla birlikte ortak korkular tasiyorlar. Biri Kazanci ailesi Istanbul da eski bir konakta yasiyor; digeri Cakmakciyanlar Amerika da... Hem cok aynilar hem cok farkli... Iste yeni romani Baba ve Picte bu ailelerin oykusunu anlatiyor Elif Safak. Kadinlar ve Ermeni sorunu gibi birbirine yakin iki damardan ilerleyen romani agirlikli olarak kimlik kavrami uzerinde duruyor. Aslinda 375 sayfalik uzun bir asure tarifi Baba ve Pic. Bolum adlari asurenin malzemelerinden olusan kitap Ermeni meselesi ve kadinlar uzerinden kimlik sorununu isliyor. Neden asure? Oncelikle asure gibi birden fazla unsuru birbirine karistiran metaforlari seviyorum. Asurede ayni zamanda cokkulturluluk cokseslilik var. Her malzemenin tadini tek tek fark edersin. Ama bir de incirle nohutun yan yana gelerek olusturdugu butun var. O anlamda asure ozellikle son donemde yitirdigimiz kozmopolit kulture de atifta bulunan onemli bir metafor. Ama yemek kulturunden secilmis bir metafor... Radikal bir kavram yemek kulturu; muthis bir inadi dinamizmi var. Milliyetciligin dize getiremeyecegi tek tuk seyden biri. Kivami tutmazsa bir daha denersin Bir yandan da asure kivamini tutturamadiginda icinde malzemelerin yuzdugu tatsiz bir lezzete burunebilir... Ben yazar olarak tarifi veriyorum gerisi okuyucuya kalmis diye dusundunuz mu? Denersin tutturamazsin bir daha denersin bir daha bir daha. O anlamda bunu ucu acik bir surec olarak goruyorum. Demokrasi de oyle bir sey degil mi attigin bir adimda cuvallarsin tekrar denersin ama vazgecmezsin; ogrenmeye calisirsin. Kozmopolit kultur de ogrenilen bir sey bence onun kivami dengesi elden ele toplumdan topluma zaman icinde oturur. Yeter ki pismesine izin verilsin. Kitabi yazma fikri nasil ortaya cikti? Beni ilk harekete geciren sey Ermeni-Amerikali feminist bir akademisyen oldu. Bir kokteylde tanistik. Ertesi gun bana bir mail atti: Ben soykirima ugramis bir Ermeni ailesinin torunuyum. Sen bir Turksun ve benim arkadasim olabilmen icin once soykirimi taniyip tanimadigini ogrenmem lazim. Ona dedim ki Amerikali yazar Kurt Vonnegut in bir kitabinda bir sahne vardir. 1915 te Turkiye den kacmak zorunda olan bir adamin oglu babasina Eger gunun birinde bir Turk ile karsilasirsan ondan ne duymak istersin? diye sorar. Baba da der ki Herhalde bir Turkten biz gittikten sonra yoklugumuzu hissedip hissetmedigini ogrenmek isterim. Ben de onu yazdim: Siz gittikten sonra memleketimiz daha corak hale geldi. Kulturel sanatsal felsefi toplumsal ve vicdani olarak pek cok acidan coraklastik. Bu e-mail i aldiktan hemen sonra cikti geldi; kendisiyle dost olduk. Oradaki Ermenilerin yuzde 80 i icin yasini paylasiyorum yoklugunu hissediyorum gibi basit cumleler bile yeterli. Soykirimi taniyorum ya da tanimiyorum gibi bir yanit degil bu... Ben tarihci diplomat ya da siyasetci degilim. Ben yazarim; derdim insanla insanlarin zihnini donusturmekle kaliplarini kirmakla. Bunu yapmak icin de kavramlari sayilari istatistiksel tartismalari bir kenara birakip hikayeler uzerinde yogunlasmak lazim. Tarihte mutlak dogrularin olduguna inanmiyorum soykirim kelimesini kullanmayisimin bir nedeni de bu. Cok mutlak bir kavram soykirim; cok sistematik organize bir katledisi cagristiriyor. Osmanli da yasananin bu oldugundan emin degilim. Ama ortada buyuk bir aci ve haksizlik var. Ve ardindan kitabi yazmaya basladiniz... Konferanslara katildim cok fazla malzeme topladim. Sozlu arsivlere girdim. Ermeni-Turk entellektueller aginda yer aldim. 1915 te yasamis hâlâ Turkce konusan Ermenilerin aile hikayelerini dinledim. Ermeni genclerin bilinc yukseltme amacli kurduklari web sitelerini yakindan takip ettim. Biz hatirlamazsak onlar unutmaz Romanda Ermeni meselesi kadinlar uzerinden anlatiliyor. Neden kadinlar? Turkiye de kultur bir kusaktan bir kusaga akamadi. Bir kusak sayaci sifirlayarak basladi. Bu kulturel anlamda cok buyuk bir coraklasma yaratti. Var olan kulturel surekliligin kadinlar araciligiyla aktigina inaniyorum. Kitabin 8 Mart ta cikmasi kadin tarafini biraz one cikarmayacak mi? Cikaracak. Bu bilerek sectigimiz bir tarih. Baba ve Pic Turkiye deki milliyetci ideolojiye elestirel bakan bir kitap. Ama cinsiyetcilige de bir o kadar elestirel bakiyor. Aslinda bu ikisinin birbirini besledigini dusunuyorum. Kitapta Armanus kastedilerek Sadece Ermeni oldugu icin degil bir kadin oldugu icin de bibliyofil olmaktan kacinmasi gerekiyordu deniyor. Diasporada boyle mi dusunuluyor? Ilk duydugumda ben de cok sasirmistim. Sonra bunu bircok yerden duydum. Daha entelektuel sehirli orta sinif ust sinif diaspora ailelerinde istemiyorlar cocuklarinin bibliyofil olmalarini... Ozellikle de 1915 te tehcir baslamadan once tutuklanan 250 ye yakin Ermeni aydinin ailelerindeki dorduncu besinci kusak... Bunu bizzat buyukdedeleri o listede olanlardan dinledim defaten. Turklerin soykirimi asla kabul etmesini istemeyenlerden de soz ediliyor: Turkler bunu kabul ederse ayagimizin altindaki haliyi cekip bizi bir arada tutan en guclu belki de tek bagi ortadan kaldiracaklar. 1915 in Ermenileri bir arada tutan bir bag oldugunu dusunuyor musunuz? Diasporadakileri bir arada tutan bir bag bu. Onlara ortak kolektif bir kimlik veriyor. Sanal ortamda dahi bunu net kurabiliyorlar. Tabii ben daha entelektuel aydin Ermenilerden bahsediyorum. Onlar kendi milliyetciliklerine de cok elestirel bakabilen insanlar. Aslinda Turkler 1915 i tanisa bizim kendi icimizdeki farkliliklar da daha gorunur hale gelecek diyenler var. Bu bir tur mazlum psikolojisi degil mi? Evet ama biz Turkler kendi zulmumuzu tanimadan baskalarinin o mazlum psikolojisinden cikmasini bekleyemeyiz. Ben hatirlamadan baskalarinin unutmasini beklemeye hakkim yok. Kendi hatalarimi dile getirecegim ve bundan dolayi uzgun olacagim ki karsi taraf da mazlum psikolojisinden cikabilsin. Faydam olacaksa ozur diliyorum Kitapta da sik sik vurgulanan ozur dileme meselesine nasil bakiyorsunuz? Ben ozur dilemenin olgunlastirici bir sey oldugunu dusunuyorum o anlamda da bundan gocunmamak gerekiyor. Suna inaniyorum; devlet bir sey yapmayacak degisim devletten gelmeyecek ama tek tek biz bireyler olarak sunu soyleyebiliriz: Bu aciyi taniyoruz acinizi paylasiyoruz. Eger bir faydasi olacaksa ozur diliyorum tum yasananlardan dolayi. Peki Benim de ninemi dedemi Ermeniler kesti diyen bir grup var kitapta da gecen... Onlarin durumu? Tamam onu da konusalim. Ermeni cetelerinin Dogu da bastigi Turk koyleri var. Ama sunun da adini koyalim; tehcir cok makro duzeyde yasanan bir insanlik drami. Ikisini ayni kefeye koymayalim. Illa ki aynilastirmadan ikisini de ayni anda konusabilirim ve taraf tutmak zorunda degilim. Tarihin cok yuzu var birinin pahasina birini ayiklamaya karsiyim. Eyup hayatimi cok dengeledi Evlilik nasil gidiyor? Yuvarlanan tas yosun tutmaz diye bir atasozu vardir. Amerikalilar bunu bir tas surekli yuvarlaniyorsa mal mulk sahibi olamaz bir sey biriktiremez anlaminda kullaniyor. Ben hep yuvarlanan tas olmusum bir sey biriktirememisim biriktirme duygusu yok bende. Yani kitaplarini bir arada tutamiyorsun sevdigin esyalari nasil olsa bir yerde birakacagim diye goturemiyorsun. Ilk defa evlilikle beraber hayatima gelen en buyuk degisiklik yosun tutmaya baslamak. Eyup Can gazeteci siz yazarsiniz. Birbirinizin hayatini kolaylastiran bir yani oldu mu evliligin? Ben duzen ozurlu bir insanim. Bu anlamda Eyup un hayatini kolaylastiriyor muyum emin degilim ama o benim hayatimi cok dengeledi. Nasil? Aslinda hicbir sey soylemeyerek dayatmayarak sadece ve tamamen varligiyla yapti bunu. Hic asure yaptiniz mi? Elimden yemek gelmiyor. Teori iyi ama pratik sifir. Asure degil ama ekmek yapmayi ogreniyorum; o iyi geliyor. Hamur yogurmakta ofkelerimi yumusatan bir sey var. Yazi yazarken ellerim ciplak olmamali Yuzukleriniz de cok dikkat cekiyor. Nasil bir iliskiniz var yuzuklerle? Takiyla iliskim var aslinda. Ayrinti seviyorum ben; kiyafetten ziyade taki. Butunden ziyade bir esarp. Ama yuzugun ayri bir yeri var. Bilgisayarda yaziyorum. Ve yazi yazarken ellerim ciplak olmamali. Nedeni yok. Kucuk bir saplanti iste. Her ruh halinizin bir yuzugu varmis... Yuzukleri kendime mesajlar olarak goruyorum. Kotu bir gunumdeysem kendimi iyi hissettirecek yuzukler takiyorum. Ama bu arada evlilik yuzugu yok parmaginizda... Onu da takiyorum ama daha cok yurtdisinda Eyup yanimda yokken... Turk edebiyatina epeydir torun gelmiyor... Acikcasi korkuyorum cunku yazi o kadar bencil bir sey ki... Ben hep yaziya sunu dedim: Sen benim gozbebegimsin sen benim ayricaliklimsin. Yaziyla iliskim boyle. Simdi baska bir seyin yazi kadar benden enerji emek sevgi almayi hak etmesi beni korkutuyor galiba. Bu Cocuk dusunmuyoruz anlamina mi geliyor? Hazir hissettigimde kendi cocugumu da dunyaya getirmeyi dusunebilirim. Kapilari tamamen kapatmis degilim. Ama uzun vadede evlatlik almayi da dusunebilirim. Kendi kanim canim genlerim olsun fetisizmini sevmiyorum.




Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+