Erivan Gunlugu III - Haber Arşivi 2001-2011
03 Mayıs 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4516 / Ամիս : Ահեկան / Օր : Արամ / Ժամ : Առագոտ

Haber Arşivi 2001-2011 :

07 Ağustos 2008  

Erivan Gunlugu III -

Erivan Gunlugu III

Binlerce Yillik Ermenistan in Daglardaki Izleri: Manastirlar Issiz daglarin ortasinda tas bezemeciliginin muhtesem ornekleri olan manastirlari geziyoruz. Fotograflar cekiyoruz. Incecik merdiveninden tirmanip olaganustu akustigi olan yapinin icinde bir arkadasimiz Ortodoks ezgileri seslendiriyor. Cok etkileyici… Erivan’dan ayrildik. Yakin yoredeki bir manastira ve koyleri gormeye gidiyoruz. Yol boyu hemen sagimizdan ve dunyanin cok genis bir tabandan yukselen en buyuk dagi Agri (Ararat) Dagi yolculugumuza eslik ediyor. Yol ayrimlarindaki tabelalari izliyoruz; Masis (Agri Dagi) Meghri Shahumyan Tapekaran’i geciyoruz… Alabildigince genis duzluklerde tarim yapiliyor. Buyuk bir ovanin ortasindayiz ve rehberimiz Arpi Cankar’in dediklerine gore ulusal simgelerden saydiklari kayisi bu bolgede cok miktarda uretiliyor… Cevreye yayilmis cok sayida eski ya da eskiligiyle oylece birakilmis fabrika ve atolye gorunuyor… Aniz (ot yakma) islemi burada da hayli yaygin… Dogrusu hepimiz icin baslangictaki gizem bu cografyada kayboldu. Anadolu’nun yollarinda ne goruyorsaniz burada da aynisi var. Traktorler ve neredeyse sadece beyaz renkli Lada marka arabalar at arabalari ayaklari ve uzerleri ciplak cocuklar asma ve misir bahceleri gecen her otobuse merakla bakan koyluler… Insan tipolojisi de zerre kadar farkli degil… KHOR VIRAP MANASTIRI Ayiptir soylemesi; gozumuz cok alistigindan olsa gerek ya da yillar icinde hasbelkader icine girdiklerimiz oldugundan da mi nedir; Turkiye’de camilere pek gitmezken yurtdisina cikinca manastir kilise gezmekten imanimiz gevrer. Bir de zahmetlidirler; Turkiye’deki gibi erken donem Hiristiyanlarin yaptiklari tapinaklar –koru(n)ma amacli olarak- daglarin gokyuzuyle bulustugu noktalara yapilmis. Tirman dur… Hayirlisi. Khor Virap koyu icinden daglara donuyoruz. Turistik bir gezi otobusu oldugumuzu anlayan cocuklar el salliyor. Kevork Cavus’un (Sasonlu bir fedainin) heykeli yakinindan Derin Cukur anlamina gelen manastira yaklastik. Eteklerde mezarlik var. Meg Varyan’ -Bir Dakika- diyerek bizi otobuste tutan rehberimiz anlatiyor: 301 yilinda Hiristiyanligi yayan Krikor (Isik Yayan) Lusavoric soylenceye gore senelerce hapse (cukura) atiliyor… Kral Dirdtat hastalaniyor. Olmek uzereyken ruyalarini yorumlatiyor. Krikor’un iyilestirebilecegi soyleniyor. Cukurdan cikartiliyor ve krala dua ediyor ve guya iyilesiyor. Putperestlikten kurtulup Ermeni halkini Hiristiyan yapmaya yonleniyor. Dunyanin millet olarak ilk Hiristiyan’i oluyorlar. Bartev denilen bir milletin (Ayni zamanda Kayseri’de yasayan bir ailenin) cocugu kurucu Luzavoric… Aslinda iki temel kurucu olan Isa’nin havarilerinden Tateos ve Bartelemeos’tan da bilgiler vererek sozu seyyar saticilara getiyor. Kuslara siz dokunmayin. Onlar bir dilek esliginde goge salsinlar’ diyor. Klimali otobusten bir firinin icine iniyoruz. Gunese karsi ter bezlerimizi test ediyoruz… Tirman terle… Terle eriyorum san! Neyse manastir icindeki badem agaclarinin alti serince… Siginiyoruz. Dahasini isteyenler kurucu azizin cukuruna iniyor… Karen isimli bir Ermeni soforle sohbet ediyorum. Kentte ya da koylerde pek cok kisiyle Turkce konusulabiliyor… Sofor; Abi ben 12 yildir sinirdan Iranli tasiyorum. Erivan’i gezdiriyorum. Gunlugum 50 dolar. Yakit falan da icinde. Idare ediyorum iste. Esimin adi Karin ve Iranli kendisi… Ben sadece Iranli gezdiriyorum. Dillerini biliyorum. Kolay anlasiyoruz. Benim telefonum onlarda var. Ararlar gezeriz. Biraksan her konuya girecek… Dilinin farsi etkiler tasidigini soyluyorum ama Dogu Ermenicesi boyle. Farsca duyar gibisiniz… Guclu bir etki. Zaten Ruslar ve Iranlilarin etkisinde kalmis dilleri ve kulturleri. Bu nedenle Hemsin cografyasinin kapali toplumunun ozellikle kadinlarin dillerinin arkaik Ermenice oldugu iddiasi bu yuzden tartisiliyor… NORAVANK MANASTIRI… Daha yuruyecegimiz gunesli yollar varmis. Baska tepelere yoneliyoruz. Burasi daha hareketli bir yer. Issiz daglarin ortasinda tas bezemeciliginin gene muhtesem orneklerinin goruldugu bir kilise. Manastir yoktur deniyor. Yani cok sayida din adaminin bulundugu yerler pek bulunmaz diyorlar. Ama bu yapitlarin tanimsal karsiliginin Manastir’ oldugunu da ekliyorlar… Burada biraz dolaniyoruz. Fotograflar cekiyoruz. Incecik merdiveninden tirmanip olaganustu akustigi olan yapinin icinde bir arkadasimiz Ortodoks ezgileri seslendiriyor. Cok etkileyici… Aktif olmayan bu yapida da ozel ve dini bir etkilenme yasayan gormuyoruz. Kentteki gorece yeni kiliseler boyle degil. Isten cikmis evine giderken ya da pazardan donerken bile birkac dakikaligina da olsa girip huzur bulabiliyor insan. Kendi baslarina kaliyor ve dua ediyorlar. Ama dag baslarinda sadece bir tarih gezintisi icindeki duraklara ugramis oluyoruz.. KALABALIKLARIN ARASINDAYIZ… Bebeklerin vaftiz edildigi bir kiliseye geliyoruz Novarank Manastiri icindeyiz… Daglarin ortasindayiz ama daha da tepelerde uzeri hacli magaralar var. Biz etekleri tercih ediyoruz. Burada da kurban kesme adeti var. Reddeden bakislarla izliyoruz. Zavalli koyuncuklari ite kaka kesmeye goturuyorlar. Bebeciklerin aglamalarina koyunlarin iniltileri karisiyor… Hediyelik cikolatalar dagitiliyor. Zaten kilise duvarinin yamacina yerlesmis seyyarlarda envai tur yiyecek var. Ozelikle kate-kete- dedikleri degirmi ekmek muhtesem. Hafif tatli ve cevizlisi de var. Tabii cevizli kayisi sucuklari ve pestilleri de satista. Kucuk haclar ve degisik ortuler… Uyduruk ritmli yore muzisyenleri de tikirdayip duruyor. Bin darama (uc dolara) 20 saniye caliyorlar. Otomat gibi. Tik diye de duruyorlar… Cok sayida Iranli ziyaretci burada da var… Arabalar otobusler bebekler ve koyunlarla tikis tikisa bir dag basindayiz… PUTPEREST TAPINAGINA GIDIYORUZ… Yapildigi tarih bilinmeyen ama altinda bir Urartu tapinagi oldugu soylenen eski zamanlarin bir tapinagina gidiyoruz. Garni’deki putperest tapinak 1679’da deprem gormus ve yanindaki kiliseyle birlikte yikilmis. Tapinak ayakta ama kilise ve zemini olaganustu mozaiklerle bezeleri hamam kalinti halinde duruyor. Cok guzel bir cevre duzeni ve bilgi sunumu ile buradan hosnut ayriliyoruz. Cunku kapisina kadar otobusle gitme olanagi var ve kucuk hediyelik dukkânlari tertemiz tuvaletleri ve oturma birimleriyle bir turistin arayacagi her tur konfor var… SEVAN GOLUNDE SERINLIYORUZ… Geghard bolgesinden bu kez Sevan Golu’ne uzaniyoruz… Bir saate yakin bir yolculuk daha ve gol kiyisinda piknik… Tam umdugumuz gibi. Ama bekledigimiz gibi kesinlikle degil… Camlari ve kapilari acik arabalardan yayilan arabeskle taverna muziginin bire bir benzerlerinin elektronik zimbirtilara bulasmis hali yemegimize eslik ediyor. Mangallar harlaniyor… Sirtinda havlu ayaginda hamam terlikleriyle kosusturan erkekler. Kadinlar burada da zarif olma cabasinda… Jet-ski’ler de kiralik. Alip vizir vizir kafa sisirebilirsiniz. Aksam olur da gideriz derken tepeden butun gole hakim manzarali baska bir kilise imdadimiza yetisiyor. Haci olmak uzereyiz… Kucuk ama leb-i derya sayilabilecek kiliseye de tirmanarak cikiyor arkadaslarim. Ben buz gibi bir cayi onume cekiyor ve etrafinin gurultulu sahil kasabasi goruntusunu izliyorum… Aksama sehre donecegiz ve Arto Tuncboyaciyan’in kulubune gidecegiz…




Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+